26 Kasım 2013 Salı

Ölüm Ötesi Hayat \ Abdülhay Nasih

HAŞIR AKİDESİNİN FAYDALARI
Hayatı istikamet ve faziletlerle geçirmenin tek çaresi edeb ile edeblenmek ve ahıret hayatını dünyada ahlak haline getirmektir.. Ahırette imanı olmayan fertlerde ve bu ferlerin meydana getirdiği cemiyetlerde fazilet ve istikamet düşünülemez.. Eğer onlarda da faziletten bir iz görülüyorsa, bu sadece insanlık fıtratının cevherine ve çekirdeğine Cenab-ı Hal tarafından yerleştirilmiş olan fazilettir..

KUR'AN-I KERİM'İN HAŞRİ VE İSBAT METODU
Kur'an-ı Kerim, öldükten sonra dirilme hakikatini iki gurupta toplamıştır..
Birincisi: Kıyas-ı temsili,
ikincisi: Nazirini gösterme metodu..
Kur'an bu iki şıkkı ele alırken bîr makro alemden, afaki delillerle haşrin meydana geleceğini, bir de normo (enfüsî) dediğimiz alemden bunu anlatırken mikro aleme de inerek haşri İsbat ediyor.. Ayrıca Kur'an-ı Kerim makro ve mikro alemi birden ele alarak meseleyi anlatır ki, biz buna alemşümul delil de diyebiliriz..

KAİNATTA GÖRÜLEN UMUMİ HİKMET
Cenab-ı Hakk'ın gayeye matuf ve maksada uygun muhteşem bir saltanatı vardır.. Böyle bir saltanata delil, bütün bu alemlerde O'nun sikke ve mührünün görülmesidir.. Mikro, normo ve makro alemde hep onun sikkesi müşahede edilmektedir.. O, bir mizan vaz'etmiştir.. Varlığını bildiğimiz fakat hakikatini anlayamadığımız kanunla icraatını devam ettirmektedir.. Esasen bizim isimlendirdiğimiz kanunlar, meydana gelen vak'aları izaha yeterli sebebler değildir.. İlim bize vak'aları anlatır.. Niçin ve nedenini ise izah etmez.. Fakat, meselenin neden ve niçinini izah edemesek de, herşeyde bir hikmetin varlığı aşikardır..

KERİM VE RAHİM İSİMLERİ AHIRETİ İKTİZA EDER
Bu dünyada aciz, zaif ve aynı zamanda fanî insanlara bu kadar ikram ve ihsanda bulunan rahmet ve kerem bu ikramlarının devamını istilzam eder..

ŞEFKAT DE AHİRETİ İKTİZA EDER
Zerrelerden küreye, hücrelerden en kompleks organizmalara kadar her tarafta O’nun şefkat ufuklarını açmış olan Allah (c.c) ahireti açacak, insanları yeniden diriltecek, bu dünyada çeşitli nimetleriyle perverde etmiş olduğu insanı, âhirette de o bitmek tükenmek bilmeyen nimetleriyle donatacaktır..

CELAL ve İZZET AHİRETİ İKTİZA EDER
Eşya ve hadiseleri değerlendirerek fikir yapısında mesafe ve inkişaf kaydeden insanlar, dünyada bir çoban gibi yaşayan insanlardan farklı muamele görecektir..

BUNCA CÖMERTLİK AHİRETİ GEREKTİRİR
Bu geçici alemde bu kadar cömertliği cilvelenen Zat’ın, bir de ebedî ve tükenmeyen bir alemi vardır ki, burada numunesini gördüğümüz cömertlikler orada bizzat ve ebedî olarak devam edecektir.. Yoksa onun bunca cömertliği, aksiyle vasıflanır ki, bu da onun Zat-ı uluhiyetiyle bağdaşamaz ve O, böyle çirkinliklerden münezzeh ve mukaddestir..

EBEDÎ CEMAL AHİRETİ İSTER
Binaenaleyh Allah, kendi ebedî ve sermedî olan Cemalini devamlı bize göstereceği ayrı bir yurt açacak, bizi o diyarda haşr ve neşr edecek, sonsuz nimetlerini Cemal ve Kemal'ini bize orada gösterecektir.. O’nun güzellikleri ebedîdir.. Öyleyse güzelliklerin devam edeceği ebedî bir alem gerekir..

BÜTÜN VARLIK ARASINDA BİR TENASÜB VAR BUDA AHIRETİ ISPATLAR
Cenab-ı Hakk bu alemle öbür alemi, birbirine muttasıl ve çok ciddi bir rabıta ile alakalı olarak yaratmıştır.. Varlık, varlıktaki ölçü ve mizan bütün nimetler ve güzellikler öbür alemdeki manalarına işaret ederken bela, musibet ve ızdıraplar da, müstehakları için öbür alemde aynılarının olacağına delalet ederler.. Bir evin odaları arasında nasıl ciddi bir alaka ve tenasüb varsa, dünya ile ahiret arasında da aynen öyle ve hatta daha mükemmel bir surette tenasüb vardır..

BURADAKİ HIFZ VE MUHAFAZA AHİRETİN OLACAĞINA DELİLDİR
İnsanı spermde, ağacı çekirdekte ve bir tavuğu yumurtanın hayat düğümünde muhafaza eden böyle bir Hafîz, insan gibi, kainatın nokta-i mihrakiyesi ve yeryüzünün halifesi bir sultanı öldükten sonra, başıboş bırakmayacak ve toprağa atılan bir tohum gibi, başka bir alemde, ona şayeste bir hayat bahşedecektir..

SONSUZ KUDRETİN AHİRETE DELALETİ
Cenab-ı Hakk bir kitap gibi yarattığı şu kainatı bir gün kapatıp, başka bir gün yeniden açacağını vaad ediyor.. Madem ki, söyleyen O’dur; ve bu mevzuun ihtisas sahibi olan nebiler, sıddıklar ve veliler hep buna şehadet ediyorla; öyleyse muhakkak olacaktır.. O halde haşrin meydana geleceğine mümkün olarak değil mutlak vaki’ nazarıyla bakmalıdır..

YERYÜZÜNDE GÖRÜLEN ÖLDÜRME VE DİRİLTME HADİSESİ AHIRETİ İSBAT EDİYOR
Yeniden diriltme, Allah’ın bir sözüdür.. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir ki?..

EN BASİT ŞEYLERE GÖSTERİLEN İHTİMAM
Cenab-ı Hakk en küçük varlıklara büyük işler yaptırıyor.. Bir avuç toprakta milyonlarcası bulunan bakterilere, yeryüzünün temizlik vazifesini gördürüyor.. Selülozu ve bakteriyi başıboş bırakmayan; bu basit ve küçük varlıklara büyük bir ihtimam gösteren Allah (c.c) nasıl olur da insan gibi, kainatın sultanı olan bir varlığı başıboş bırakır?..

DELİLLER... DELİLLER... VE YİNE DELİLLER...
Kainatın seyri içinde, herkese ve her şeye bir vazife düşmektedir.. Kainatın sinesinden neyi alırsanız alın, orada bir boşluk, tarrakalar çıkaracak ve "Kainatta bir boşluk meydana geldi" diyecektir.. Cenab-ı Hakk'ın, Allah; Peygamberimiz'in Rasulullah; ve Kuran'ın Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller aynı zamanda ahireti de ispat eder.. Zira iman bir bütündür; tecezzi ve inkisam kabul etmez..

TARİH VE FELSEFE "AHIRET VAR" DİYOR
Tarih, haşir akîdesi zaviyesinden ele alındığında, ilk insandan günümüze kadar insanlık çapında bir haşir inancının var olduğu müşahede edilir..
- Will, medeniyet tarihinde çeşitli milletlerin öldükten sonra dirilme mevzuundaki kanaatlerini, nasıl mezarlara gömüldüklerini, duvarlarına yazdıklarını ve dehlizlerinde mevzu ile alakalı resimlerin tesbit edildiğini anlatır.. Dünyanın en maddeperest insanları olan firavunlar dahi öldükten sonra dirilme mevzuunu ele alıyorlardı..
- Şehristanî, Zerdüşt’ün şöyle dediğini nakleder: İnsan dünyaya vazifeli olarak gönderilmiştir.. Vazifesini iyi yapanlar safileşerek mele-i alanın sakinlerine iltihak edecekler.. Yapmayanlar da, ebedî olarak yerin dibinde mahkum kalacaklar.."
- Budha, ruhların devr-i daim içindeki çilesine tahammül edemez.. Ona göre ruhların devr-i daimi yoktur.. Belki ilk başlangıçta böyle bir devir olabilir. Fakat esas olan ruhların Nirvana’ya gidip dayanmasıdır.. Bu, vücudun Mutlak’a dönmesi demektir..
- Pythagoras'a göre, bir nefis temiz ise, yüksek alemin yüksek varlıklarına iltihak eder.. Aksi takdirde, etrafı alevlerle sarılacak olan yeryüzünde mahbus kalacaktır..
- Eflatun ise, bu mevzuda birçok deliller getirir.. Bunlardan bazısını arz edelim:
Tabiat-Fazilet Delili: İnsan fazilet için yaratılmıştır.. İnsanın kendi nefsine zıt olarak böyle bir mahrumiyete katlanması daha sonra serfiraz olacağı bir hayatın var olduğuna delildir..
Tevali-i Ezdad Delili: Dünyada zıtlar birbirini takip ediyor.. Baharı kış, kışı bahar; zulmeti nur, nuru zulmet; geceyi gündüz, gündüzü gece; ve hayatı ölüm, ölümü de bir hayat takip ediyor.. Şu upuzun dünya hayatının vefatı da yeniden bir doğum getirecektir. Işık karanlığı kovaladığı gibi dünya karanlığı kovalayan apaydın bir ahiret olacaktır..
Zakire Delili: İnsan bazen, ilk defa karşılaştığı bir manzarayı, sanki daha evvel görmüş gibi hatırlar.. Halbuki bu dünyada onunla ilk defa karşılaşmıştır..
- Aristo şöyle der: "İnsan maddesinin dışında mücerred bir varlık vardır ki, o ölümsüzdür.."nAristo maddecilerin bayraklaştırdıkları bir filozoftur.. Buna rağmen, hiçbir kayıtla bağlı olmayan ölümsüz bir varlığın mevcudiyetinden bahsetmektedir..
- Revakiye ekolünün imamı Zenon: "İnsanın bedeninden başka bir nefis daha vardır ki, insan öldükten sonra bu nefis devam edecektir" der.. Ahlak prensipleri vardır.. Bu prensipler içinde de şunu görüyoruz: "Bu kâinatı bu kadar güzel yaratan, insana olan sevgisiyle kainatı tanzim eden Zât’ın insanı öldürüp bir daha diriltmemesi mümkün değildir.."
- Heraklit de bu mevzuyla alakalı olarak şöyle der: "İkinci neş’ette insanlar, yıldızlar etrafında ateşten çember olmuş olarak dirilecekler.. Oradan kurtulamayan habis ruhlar o ateş içinde azab görecekler.. Safi ruhlar ise kesiflerin arasından sıyrılarak tasaffi edecek ve mele-i alaya yükselecekler.. Öbür alemin seması yıldızsız olacak. Yıldızların hepsi dökülerek bu âlemin etrafını saracak ve cehennemi meydana getirecektir.."
- Sühreverdî, Hallac-ı Mansur ve devrinin imamı kabul ettiğimiz Muhyiddin-i Arabî bunlar arasındadır.. İşrakiye Endülüs’te de İslâm filozofları tarafından kabul edilmiş ve Yeni Eflatunculuk (Neo Platonizm) İslam aleminin bütününü sarmıştır.. Neo Platonizm bütün mektep ve medreseleriyle öldükten sonra dirilmenin, bu hayatın zarurî bir devamı olduğuna parmak basmış ve bu hakikati kabul etmiştir..
- Descartes mevzu ile alakalı kalbine doğanları kaydettiği bu eserde, ilk defa, nefsin mücerred bir ruh olduğunu ve ölümsüzlüğünü ciddi olarak ele alıp tahlil etmiştir..
- Spinoza ise meseleyi umumîleştirir.. Şahsî olarak değil de umumî olarak, toptan ve yekvücud halinde bir yaşayışın olacağını söyler..
- Dante, cennet, cehennem ve Araf tasvirleriyle sanki Maarri’nin adaptasyoncusudur..
Bunlar ve bunlar gibi, esasen din düşmanı oldukları halde, haşir akîdesine temas etmeden edemeyen binlerce edip ve şair vardır.. Evet, haşir akîdesi öyle bir gerçektir ki, düşmanlarına dahi kendini tasdik ettirmiştir..

SEMAVİ KİTAPLAR VE AHIRET
Kur’an-ı Kerim’in beşte üçü ahiretle alakalıdır..
Tevrat, Hz. Musa (s.a.s)’dan günümüze kadar birçok defa tahrif edildi.. Tamamen maddîleştirildi.. Buna rağmen işaret kabilinden dahi olsa, Tevrat’ta ahirete ait birçok meselelere temas edilmiştir..
İncil, bir cihetle Tevrat’ta tahrif olunanları tashih, tahrif olunmayan hususları ise tasdik için gelmiştir.. O günün Tevrat’ında ahirete ait meseleler anlatıldığından dolayı, İncil bunu tasdik etmekle yetinmiş ve meselenin tafsiline girmemiştir.. Böyle olmasına rağmen onda da ahirete ait malaları ifade eden ayetler buluruz..
İncil'de Kur’an-ı Kerim’in ifadelerine mutabık şekilde ahirete ait meseleler dile getirilmiştir.. Fakat bu mevzuda esas söz sahibi; her türlü tahrip ve tahriften korunmuş olan Kur’an-ı Kerim’e aittir..

YENİDEN DİRİLİŞ KEYFİYETİ
Biz haşrin hakikatine Kur’an ve hadislerin anlattığı şekilde inanır ve meselenin bize ait olmayan yönünü Cenab-ı Hakk’ın ilmine havale ederiz..

Hazırlayan: İlknur Türk Tolip


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder