Byung – Chul Han, Güzeli Kurtarmak, Çeviren: Kadir Filiz, İnsan Yay., 2018
Bugün pürüzsüzü neden güzel buluyoruz? Estetik
etkisinin ötesinde bu durum toplumsal bir buyruğu yansıtmaktadır. Pürüzsüzü
güzel bulmamız günümüzün pozitif toplumunu vücuda getirmektedir. Pürüzsüz olan
yaralamaz. Ne de direnç gösterir. Beklediği Likedır (Beğen). Pürüzsüz nesne
zıddını iptal eder. Her negatiflik def edilir. (s.3)
Pürüzsüz anlamın, fikir inceliğinin bağlanamadığı
şey sadece memnun edici duygu verir. Bir ‘’Wow’’ ile biter. (s.5)
Görme hissi mesafeyi muhafaza ederken dokunma
hissi bunu iptal eder. Mesafe olmadan gizem olmaz. Gizemin bozulması her şeyi
eğlenilebilir ve tüketilebilir kılar. Dokunma hissi ötekinin negatifliğine
zarar verir. Dokunduğu şeyi sekülerleştirir. İşte bu yüzden pürüzsüz dokunmatik
ekran gizemin bozulmasının ve tüm tüketimin mekânıdır. Neyi beğendiysen onu
ortaya çıkarır. (s.6-7)
Günümüzde güzelin içinden her negatifliğin, her
tür yanılsamanın ve yaranın alınmasıyla güzel pürüzsüzleştirilmiştir. Güzel
olan Beni beğen’de tükenmiştir. Estetikleştirme, estetik kılmamaya dönmüştür.
Pürüzsüz algıyı teskin etmektedir. (…) Bugün imkânsız olan güzelin
tecrübesidir. (s.8-9)
Günümüzde sadece güzel değil, çirkin de pürüzsüz
hâle getirildi. Çirkin de şeytani, tekinsiz veya dehşetli olanın negatifliğini
kaybetti ve tüketim-eğlence kalıpları için pürüzsüzleştirildi. (…) Çirkinliğin
sürreal politikası provokasyon ve özgürleşmeydi. Bu hareket algının geleneksel
kalıplarından radikal bir biçimde kopmuştur. (s.9)
Günümüzde eğlence endüstrisi çirkin, iğrenç olanı
istismar etmektedir. Tüketilebilir hâle getirmektedir. İğrenme aslında ‘’bir
istisna hâlidir, asimile olmayan ötekiliğe karşı kendi kendini ortaya koymanın
ağır bir krizidir, lafzen olmak veya olmamaya dair bir kasılma veya
mücadeledir.’’ (s.10)
Yüzün yakın çekiminde bütün arkaplan bulanıklaşmaktadır.
Dünyanın kaybına sevk etmektedir. Yakın çekimin estetiği bir toplumu
yansıtmaktadır ki bu toplumun kendisi bir yakın çekim toplumu olmuştur. Yüzün
kendisi bir yakın çekim toplumu olmuştur. Yüzün kendisi yakalanmış gözükür ve
kendi kendisine refere eder. Artık dünyayı içermez, yani artık ifade edici
değildir. Selfie işte tam da bu boşluktur, ifadesiz yüzdür. Selfie bağımlılığı
‘’Ben’in iç boşluğuna işaret eder. ‘’Ben’’ günümüzde kendisini
tanımlayabileceği, ona sağlam bir kimlik verebilecek ifade biçimlerinden çok
yoksundur. Günümüzde sabit kalan bir şey yoktur. Bu istikrarsızlık ‘’Ben’i de
etkilemiştir ve sabitliğinden etmiştir, onu eminsiz kılmıştır. Bu güvensizlik,
kendi etrafındaki korku Selfie bağımlılığına itmektedir ve hiçbir zaman rahat
vermeyecek olan ‘’Ben’’in başıboşluğuna götürmektedir. İç boşluğunun karşısında
bu Selfie öznesi beyhude yere kendisini üretmeyi denemektedir. Selfie benliğin
boş biçimidir. Boşluğu üretir. Ne narsist kendi kendine delice bağlanma ne de
kibir Selfie bağımlılığını çıkaran şeydir; fakat iç boşluk bunu üretir. Burada
sabit, kendi kendisini seven narsist bir ‘’Ben’’ yoktur. Daha ziyade bir
negatif narsizm söz konudur. (s.14)
Dijital güzel, özdeş olmamaklığın her türlü
negatifliğini defeder. Sadece tüketilebilir, kullanılabilir farklara izin
verir. Başkalık, yerini çeşitliliğe bırakır. Dijitalleşmiş dünya insanın adeta
kendi ağtabakalarıyla (retina) ördüğü bir dünyadır. Bu insanca bağlanmış dünya,
(narsist) kalıcı bir öz bakışa sevk eder. (s.28)
Güzel saklıdır. Gizleme güzellik için aslidir.
Şeffaflık, güzellik ile anlaşamaz. Şeffaf güzellik bir oksimorondur, zıtların
bileşimidir. (s.29)
Güzel, görünmekten tereddüt eder. (s.30)
Örtme güzellik için aslidir. Bundan dolayı güzel
elbisesini veya örtüsünü çıkaramaz. Örtüsünün açılamaması güzelin özündendir.
(s.31)
(…) empatik anlamda görme her zaman başkayı
görmektir, buna tecrübe denir. Kişi
kendisini yaralanmaya maruz bırakmadan başkasını göremez. Görmek incinebilir
olmayı gerektirir. Diğer türlü, hep aynı şeyler tekrar eder. Duygululuk
incinebilirliktir. Yaralanmaya görmenin hakikat ânı denilebilir. Yaralanma
olmadan hakikat yoktur; doğruyu almak, yani algılama da yoktur. (s.36)
Güzel görünüş kırılgan ve tehdit altındadır.
Kendisinin ötekisi tarafından, çirkin tarafından ‘’sürekli rahatsız edilir.’’
(…) Güzel ve çirkin arasındaki ilişki çelişkili ve ikirciklidir. Güzel çirkini
basitçe reddetmez. Onun itibarını lekelemez. Daha ziyade, biçimlendiren tin
donuk bir ışığa dönüşmemek için biçimsize, yani düşmanına ihtiyaç duyar.
Biçimlendirici rasyonalite, kendisini biçimsiz ve çirkin olana bağlayan
mimesise dayanır. Tin, ‘’yenilgiye uğramanın mimetik özlemine’’ sahiptir ve bu
da çirkinden başka bir şey değildir. (s.46-47)
(…) artık bu çağda, yaşamak için fazla ölüyüz ve
ölmek için de fazla diriyiz. (s.48)
Dayanıklılık ve devamlılık tüketim için elverişli
değildir. Tüketim ve süre birbirlerini dışlar. Modanın geçiciliği ve
süreksizliği tüketimi hızlandırır. Dolayısıyla tüketim kültürü süreyi yeniden
üretir. Karakter ve tüketim birbirlerine zıttırlar. İdeal müşteri, karakteri
olmayan bir insandır. Bu karaktersizlik gelişi güzel tüketimi mümkün kılar.
(s.52)
Dijital aracılar, hiçbir sağlam çizgi ve işaretin
kazınamayacağı karakteri olmayan denize benzer. Dijital denizin üzerinde kale,
eşik, duvar, mezar, sınır taşı yükselmez. Dayanıklı karakterler güç bela ağ
kurabilirler. Bağlantı veya iletişime yatkın değillerdir. Ağ kurma,
küreselleşme ve iletişim çağında sağlam bir karakter sadece engel ve zarardır.
Dijital düzen yeni bir ideali kutlar: karakteri olmayan insan, karaktersiz
pürüzsüzlük. (s.53)
Çağımızda güzelin politikası mümkün değildir; çünkü günümüzün politiği tamamen sistematik kısıtlamalara tâbidir. (s.63)
Güzel istemedir, ilgidir, hatta zamanın geçmesini
sağlayan çabadır. İradenin geri çekildiği ve kendiliğin geri alındığı güzelin
içine düşünce dolu bir şekilde batmak, zamanın adeta sakin, durağan kaldığı bir
hâl yaratır. İstemenin ve ilginin yokluğu zamanı sakin bırakır, hatta zamanı
sakinleştirir. Bu sakinlik estetik görüyü, salt hissi algıdan ayırır. Güzelin
karşısında bakış kendisine gelir. Artık uzaklaşmaz, alıp götürmez. Bu kendine
varış güzel için asli bir şeydir. (s.72)
Günümüzde güzelin krizi, güzelin kendi
mevcudiyetine, kullanım ve tüketim değerine indirgenmesinden kaynaklanmaktadır.
Tüketim, ötekini yok eder. Sanatın güzeli tüketime karşı direniştir. (s.72)
Güzellik bir gecikmedir, geç gelendir. Güzel bir
ânlık parlama değildir, gün batımındaki kızıllık gibi gün sonunda ortaya çıkan
sakin bir aydınlıktır. Bu çekingenlik onun asaletindendir. (s.80)
Sadakat ve bağlayıcı olan birbirlerini koşullar
ve bağlar. Bağlayıcılık, sadakati talep eder. Sadakat de bağlayıcılığı
varsayar. Sadakat koşulsuzdur. Burada sadakatin metafiziği, hatta aşkınlığı
vardır. Günlük hayatın artarak estetikleşmesi, bağlayıcı olanın tecrübesi
olarak güzelin tecrübesini imkânsız kılmaktadır. Bu estetikleşme sadece
objelerin yüzeysel beğenisini üretmektedir. (…) Bugün güzelin pürüzsüzleşerek beğeni, like
objelerine, keyfi ve rahatlatıcı şeylere dönüşmesi sonucunda güzelin krizi ile
karşı karşıyayız. Güzeli kurtarmak bağlayıcı olanı kurtarmaktır. (s.87)
Hazırlayan : Seda Midi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder