13 Aralık 2017 Çarşamba

Es'ad Erbili



1847 senesinde Musul'a 60 km. mesafedeki Erbil kasabasında doğmuştur. Baba ve annesi tarafından Seyyid'dir. Babası Erbil'de bulunan "Halitli Tekkesi" şeyhi; Muhammed Said Efendi'dir. Baba dedesi Hidayetullah Efendi ise; Mevlana Halid-i Bağdadi'nin Erbil'de yaptırdığı adı geçen tekkeye tayin ettiği halifesidir.

1875 yılında, manevi bir işaretle Nakşi meşayihından Taha'l Hariri Hazretleri'ne intisab ederek batın ilimlerinde de büyük bir başarı elde etmiş, Üstadının himmet-teveccühün mazhar olmuştur. Bir sene içinde seyr-sülukünü ikmal ile, icazet alarak irşada mezun olmuştur.

Şeyh Muhammed Esad Efendi Hazretleri 1888 senesi kırk yaşında iken, Osmanlı devletinin payitahtı olan İstanbul'a irşad'a mezun olarak geldiler. Fatih Camiinde; "Hafız divanı" ile Mevlana Cami'nin; "Lüccetül-Esrar" adlı eserlerini okuttular.

Sohbetleri, Hatm-i Havace'ler, zikirler, ibadetler devam edip gitmiş, kararmış, kirlenmiş olan kalbler temizlenip, nurlanmış, Aşkullah ve Muhabbetullah ile dolmuş ve yanmıştır.

Şeyh Esad Efendi Hazretlerinin yaşı 60lara merdiven dayadığı demlerde; Meşrutiyet inkılabı vatan ufkunda infilak etti. Sultan Hamid Cennetmekan tahttan indirilmiş, yerine Sultan Reşad Osmanlı tahtına oturmuştu. Osmanlı Hünkarı, Şeyh Esad Efendi Hazretlerine tutkundu. O'na bütün gönül kapılarını açmış, sevgi bağlarıyla bağlanmıştı. Aralarında pek samimi bir dostluk vardı. Bizzat  Osmanlı Sultanı'nın emriyle, İstanbul'da mevcut bütün tarikat şeyhlerini toplayan bir heyet kuruldu ve bu heyetin başına Şeyh Esad Efendi: "Reisü'l-Meşayıh" olarak tayin edildi. Nice zaman bu heyetin başında bulundu ve nice güzel hizmetlerin kapısını açtı. Tekkelerin ıslahına çalıştı.

Bir zenginin Taaccübü; BU NASIL ŞEYH?

İstanbul'da çok zengin bir kimse, Şeyh Esad Efendi Hazretlerini duyar ve ziyaretine gelir. O zaman, Hazreti Pir İstanbul Erenköy'de beyaz bir köşkte oturmakta idi. O zengin , Erenköy' de Hazret'i sorar; kendisine köşkü gösterirler. O kimse, köşkü görünce taaccüp ederek; Bu nasıl şeyh böyle, güzel bir köşkte oturuyor" der kendi kendine.

İzin alarak Hazret'in huzuruna çıkar. İçeri girince hayretle görür ki; köşk, nadide halılar serilmiş, güzel mobilyelerle döşenmiş. Hazret'in sırtında, o zaman nadide bulunan meşhur ve çok kıymetli "Samur Kürk" var. Kalbi yine dönmüş, içinden taaccüple; "Bu nasıl şeyh; köşkte oturuyor, konforlu hayat yaşıyor, sırtında kıymeti yüksek samur kürk var?" Hazret'in elini öpüyor. Hazret: Hoş geldiniz  deyip hal hatır sorduktan sonra, kapı çalınır. Hazret: "Buyurun" der. Kapı açılır, bir fukara derviş içeri girerek selam verir ve: Hay Efendim, güz geldi havalar soğumaya başladı. Eski bir pardüsü, palto gibi bir şeyiniz varsa istemeye geldim" der. Hazret, hemen sırtındaki kıymetli samur kürkü çıkarıp: "Al evladım, al" der kürkü o dervişe verir.

Derviş kürkü alıp sevinerek giderken, yolda başka zengin bir ihvan, o fakir dervişin elinde samur kürkü görür ve hemen; " Eğer satarsa alıp kürkü Efendim'e layıktır, O'na hediye edeyim." der. Selamlaşırlar: Arkadaş bu kürkü satar mısın?" diye sorar. O fukara derviş: "Satarım" der. Zengin ihvan: Ne istersin? "Yüz lira" der. O zengin: Al sana 300 lira" der ve kürkü alıp Hazretin yolunu tutar. O fukara dervişte; Verilen paraya (o zamanın parası ile) çok para diye sevinerek gider. Hazretin ziyaretinde bulunan zengin hala huzurda oturmaktadır ve kürkü s atın alan ihvan köşke gelir, kapıyı çalar. Hazret: "Buyurun" der. Elinde samur kürkle ihvan içeri girer, selam verir: "Hay Efendim; Efendime layık ufak bir hediye getirdim, kabulünü rica ederim" der. Hazret: "Ört evladım ört" diye eliyle sırtını göstererek işaret eder. Kürkü sırtına aldıktan sonra, huzurunda oturan ve taaccüple içinden; "Bu nasıl şeyh böyle" diyen zengine dönerek:

"İşte biz böyleyiz . Biri götürür, biri getirir; biz arada vasıtayız. Bu gördüğün şeyler de birer emanettir; Sizi meşgul ettiği kadar bizi meşgul etmez. Rabbımızla aramıza girmez" buyurmuşlar ve o zengin kimseyi ikaz ve İrşad etmişlerdir. O kimse özür diler ve Hazret'e evlad olur.

DİVANINDAN PARÇALAR

Safayı sineme zulmet veren jengi günahımdır,
Aman ey Kanı İhsan, zulmeti kalbim cila ister!
Yetiş imdade ey Şah-ı Risalet rüzi mahşerde,
Ki derdi bi devayı ma'sıyet, senden şifa ister!..

Ne mümkün bunca ateşle şehidi aşkı gasl etmek
Cesed ateş, kefen ateş , hem ab-ı hoş-güvar ateş.
Ben el çektim safüyı hatıru aram-ı canımdan
Safa ateş, cefa ateş , firar ateş karar ateş

Gördün elbet giryemi, duydun muhakkak nalemi,
Ey peri-rü ey melek-hu bunca istiğna nedir.
Dergeh-i pir-i muğanda haki pay ol Es'ada
Ol zeman anlarsın ancak rütbei bala nedir.

Esir-i dest-i hicranım garib-i külbe-i ahzan,
Ne derdi hicre can verdim ne yare vasıl oldum ben.
Gam-ı sevda elinden ben de şaştım Es'ad'a zira
Ne mecnun gibi la-ya'kıl ne de bir akıl oldum ben.

Eylemez Mecnun gibi Leyla'yı hülya gönlümüz,
Ol Zeliha-yı zamana düştü şeyda gönlümüz.
Yusuf-u hüsnünle ser-mest olduğum günden beri,
Oldu bir Mısr-ı mahabbet seng-i hara gönlümüz.

Senin aşkınla mecnun'um ve lakin iştiharım yok,
Dem'a dem dağ-ı hasretle figandan başka karım yok.
Meta-ı lutfunu almak için sermayesiz geldim
O dürlü bir tehi-destim ki hatta ihtiyarım yok
Ne ilmi marifet verdin ne cah-u menkıbet Ya Rab
Bi-hamdillah ki bir zerre medarı iftiharım yok.
Beni nev-i beşer resminde ancak bir heyftla var,
Cihanda kam alırdım ben olaydı ger varım yok.
Ne darım var benim Es'ad ne de meyli diyarım var,
Cemal'i Yardan başka diğer bir intizarını yok !

SOHBETLERİ

yeni başlıyanlar ekseriya fevkaladelikler ve kerametler görmek isterler. Fakat bunlar, manevi gelişmeyle hiç alakası olmayan şeylerdir Mühim olan , ahlakın yükselmesi ve bunun kalbdeki neticeleridir. Keşif ve kerametlere nail olan bir müptedi (yeni mürid- maneviyat yolcusu), umumi olarak büyük kemalat (olgunluklar ve mertebeler) sahibi zannedilir. Fakat bu gibi şeyler herhangi birisinin inziva, oruç, namaz ve bazı riyazatlarla yapabileceği şeylerdir. Kemal sahibi kimseler, dışarıdan alelade bir kimse gibi görünürler, herkes gibi yaşarlar.

Bedeni hastalıkların tedavisi için, işin ehli sahasında maharet sahibi bir hekime müracaatı emir buyurmuş olan Nebiyy-i Zişan Efendimiz Hazretleri, manevi hastalıklardan da kurtulmak için bir manevi doktora, bir alim-i Rabbaniye, yani kendisini olanca gücüyle Allah'a vermiş bir veli kuluna müracaatı dini bir vecibe saymıştır.


2 yorum:

  1. Sevgili Y.Y. Karşim,

    İki üç sene evveli Enis'in tarlada iki çapa salladım diye köylülük, mao muhabbetleri ettiği mübarek Ramazan ayında kendisini Hisarcık nam karyede ziyaret etmiştim de kendisi orada bulunmakta olan dedesinin depodaki kitaplarını bana göstermişti. Ardiyedeki kitaplardan biri Esad Erbili'nin divanıydı ki ateşler saçan manzumeyi orda görmüştüm ilk ve "behey Galib Baba" diyerek üstadın ateş redifli gazeline bir selam çakmıştım ki bu konu hakkında ufak birşey yazmaya değer.

    S.a.
    Sultanahmet/İstanbul

    YanıtlaSil
  2. Divanı Esad PDF indir – Epub Oku – Ücretsiz Mobil Download
    ERKAM YAYINLARI tarafından yayınlanan Divanı Esad kitabını okumak ister misiniz? Sizlere Divanı Esad pdf indirme linki ve detaylarını vermeye çalıştık. M. Esad Erbili imzası taşıyan esere ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Divan Edebiyatı kategorisinde kendisine yer bulan Divanı Esad kitabı okumak için harika! Sizlere öncelikle pdf bağlantısını ve ardından da eser özelliklerini vermeye çalıştık. ★★★ Divanı Esad
    https://www.pdfindiroku.xyz/divani-esad-pdf-indir-epub-oku-ucretsiz-mobil-download/

    YanıtlaSil