Tanrı'nın Tarihi kitabı (History of God) üç ilahi dinin anlaşılması ve anlatılması için gerekli olan bilgileri içermektedir. Hristiyan bir rahibe olan İngiliz yazar olayları ele alırken genel çerçeveyi çıkarmayı ihmal etmemiştir.
Her ne kadar bir rahibe de olsa objektif bakış açısı gözlerden kaçmamıştır. Oryantalistlerin genelde çıkarımları ve yorumları menfi olurdu. Bu kitapta bu anlayış görülmemektedir.
Pagan kültüründe bulunan tanrıya kurban etme uygulaması İbrahim peygamber döneminde de olmuştur. Buna göre Yahudilikte pagan hareketlerden etkilenmiştir. Tanrının çocuğu dünyaya getirirken enerjisi azalmıştır. Tanrının azalan bu enerjisine karşılık diyet ilk erkek çocuğun kurban edilmesidir. Böylece mana diye tabir edilen inanç kavramı karşılık bulur.
Bu durum günümüz insanı için ciddi bir durumdur. Yaratıcı sanki despotik ve egoist bir varlıkmış gibi algılanmaktadır. Mısırdan kaçışta aynı şekilde ilginç ve benzer yönler taşımaktadır.
Tanrının bilgisine sahip olmak büyük bir erdem ve şeref sayılmaktadır. Öyle ki Yunan zekasının ve bilgeliğin bir şey ifade etmediği bunun yerine Yehova’nın varlığının bilinmesi her türlü bilginin üstündedir. Yehova’nın varlığının bilinmesi büyük bir durum iken ondan korkmakta bu bilginin temel kaynağı olduğu düşünülmektedir.
Tanrının gizemi her türlü resmi öğretide gizemli bir hale getirilmektedir. Bu gizem tanrı hakkında gerçekleşebilecek herhangi bir küçümseme ve aşağılamayı engellemektedir. Böylece tanrı mistik özelliğini her daim korumaktadır. Musa bile tanrı Yahova’nın gizemini keşfedememiştir. Hatta bu gizemin saklanması ve muhafazası için Yahudiler tanrı Yahova’nın adını bile ağızlarına almamaktadır.
Hristiyanlar Baba-Oğul-Kutsal ruh üçlemesi ile tanrının bir şekilde maddileşmesine aracılık etmişlerdir. Tanrı oğul sahibi olarak mahkum olmuştur. Yani insan gibi veya canlı bir varlık gibi maddi boyuta indirgenmiştir. Bunun böyle yorumlanması aşkın bir varlık olan yaratıcının sanki dünyevi bir boyut kazandırılmış olmasıdır.
İnsan ancak logos yardımıyla tanrı ile bütünleşip yok olmaktan kurtulabilir. Çünkü tek mükemmel varlık logostur. Logosun kendisi zarar gören bir varlık olması, insan soyunun yok olması ile ilintilidir. Logos insana yaşam verebilmek için ete kemiğe bürünmüştür. Tanrının sonsuzluğunu ve ölümsüzlüğünü anlayabilmek için çürümüş dünyaya inmiştir.
Tanrı insanoğlunu hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Onu her daim gözetmiş ve kollamıştır. Bazen afetler göndermiş bazende mükafatla onları hak yoluna davet etmiştir. Bu davete kimileri başkalarını aracı ederken sapıtmış. Kimileri hak yolda kalarak ilahi vahyi içselleştirmiştir.
Kendisi de bir Hristiyan olan ve aynı zamanda rahibelik yapmış Karen Hristiyanlığı da belli boyutları ile değerlendirmiştir. Hristiyanlığı İsa ile özdeşleştirip, farklı yönleri ile Hristiyanlığı anlatmaya çalışmıştır. Bu konuda çalışma yapan diğer dinler tarihçilerde Hristiyanlığı hemen hemen aynı boyutları ile incelemiştir. Yazar Hristiyan olmasına rağmen konuları gayet cesur bir şekilde aktarmıştır. Diğer dinlerle karşılaştırma yaparak mukayeseye gitmesi kitap için oldukça önemli bir boyut olmuş Bu sayede kitaba bir farklılık katmıştır.
Yazar karşısındaki okuyucu ile sohbet edercesine fikrini ve kaynaklarını paylaşmıştır. Bu yönüyle özgün bir kitap haline dönüşmüştür. Akıcı üslubu ve yalın bir dille yazılması kitabın popülaritesini arttırmıştır.
Kitabın giriş kısmındaki görseller önemli noktaları işaret etmekte ve okuyucunun zihin dünyasından olayları canlandırabilmektedir. Özellikle haritaların varlığı İlahi dinlerin yayılma alanlarını kavrama ve anlamada fayda sağlamaktadır. Kitabın içinde bulunan yabancı kavramlar ve şahısların anlaşılması için eklenen sözlük doyurucu bir özet bilgi sunmaktadır. Kavramlara ve şahıslara aşina olmayan bir okuyucu için önemli bir noktadır. Geniş bir hacme sahip olması okuyucuyu korkutsa da, yazarın olayları hikayelendirerek ve bağlantı kurarak anlatması insanı kitaba bağlamaktadır.
Haz. Halil Çiftçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder