Düşüncenin Okullaşması nedir?
Önce İslam dünyasında ardından da küresel ölçekte toplumsal ve siyasal dönüşümü amaçlayan bir projedir.Düşüncenin okullaşması ile kastedilen düşüncenin bir "Okul"(mezhep) sistematiğinde ifade edilmesidir.Son dönem Müslüman Düşüncesi bu alanda gelişme istidadı gösterse de okullaşma aşamasına geçememiştir.Başlangıç evresini her ne kadar geçse de okullaşma sürecini nihayete erdirememiştir.Bu sürecin nihayete ermesinin en büyük göstergesi de "orjinal dile vukufiyetin kesbedilmesi"dir.
Orjinal dile ulaşmak için de bu süreç içerisinde gelişen düşüncenin sistematikleşmesi kastedilmektedir. Sistematikleştikten sonra kendi "dil"ini oluşturur, ve kendi içerisinde tutarlı bir hale gelir.Bu orjinal dilden kasıt ise Kuran'ın ve Resul'un dilidir.Tarih içerisinde üretilen bütün kavramlar ve diller bu "DİL" ölçeğine vurulmalıdır.
Sistematik terimiyle anlatılan ise iç tutarlılık ve usuldür.Eğer bu düşüncenin sistematiği ve yöntemi olmazsa eklektik ve subjektif olur ki bu da okullaşma aşamasına daha ulaşılamadığının bir göstergesidir.
Müslüman düşüncesi 1 asrı aşkın zamandır gelişim kaydetmekte ancak okullaşamamakta sistemleşememektedir.Bunun nedeni ise yetkinliğin olmayışıdır.Müslümanlar toplumlar hicri 4.,5. asırdan sonra ulema yetiştirme konusunda ciddi sıkıntılar çekmiştir.Özellikle gerileme ve çöküş dönemlerinde bu sıkıntı had safhaya ulaşmıştır.Öze Dönüş (afgani-abduh-reşid rıza)döneminde bu noktada bazı olumlu gelişmeler olsa da istenen yetkinlik düzeyi yakalanamamıştır.Bu noktada yapılacak olan ise önce İslam ardından 2 ciddi rakibi "Modernite ve postmodernite" yetkinlikle bilinecek ;bunlar arasında mukayese yapılacak nihayetinde modernite ve postmodernitenin İslam ile çelişen kavramları net bir dille reddedilecektir.Bu çaba gerçek manada "ilmi" bir çaba ve yetkinlikle yapılması gerekir.
Müslümanlar olarak hangi dönemi yaşıyoruz?
Öze dönüşün başladığı ve en azından 1 asırlık mazisi bulunan "uyanış" sürecinin sonuna geliyoruz.Müslümanlar ilk 4-5 asırda üretilen düşüncenin meyvelerini 7,8 asırda tükettiler ve her bakımdan sonuçlarıyla hüsrana uğradığımız bir dönemi tattılar.Fakat Avrupaya benzer 19. asrın ortalarından itibaren tabiri caizse -Rönasans- durumu yaşamışlardır.Afgani ve Abduh erken dönem bu çabanın sembol isimleridir.Ançak bu çaba ve savunu esas itibariyle apolojetiktir.Yani eleştirdiği düşüncenin derinlerine güçlü saldırı olmadığı gibi ,kendi meşruiyetini de eleştirdiği düşünceden alma eğilimindedir.İçeriği özgün ve orjinal değil, eklektik ve özür dileyicidir.Bundan dolayı "Batının tekniğini alalım kültürünü bırakalım" şeklinde ifadeseye hasıl olan eaksiyoner bir tavır geliştirilmiştir.19. yy.'ın 2. yarısından itibaren Müslüman modernistler olarak adlandırılan bu grup zamanla yerini İslam Dünyasında liderliği seküler elitlere kaptırmış ve müslüman dünyası 20. yy da laik-ulusalcı dönemi yaşamıştır.
İlk dönemin savunmacı üslübu ise zamanla yerini daha özenli bir dile bırakmıştır.Bunun altında yatan sebep ise KUTUP[1]/MEVDUDİ söyleminin 20. yy ikinci yarısında giderek güç kazanmasıdır.Bu söylemi esas olarak 2 ye ayırabilir.İlki Batı düşüncesinin temel kavramlarına yönelik ciddi eleştiriler ikincisi ise İslamın temel kavramları ve hedefleri konusunda daha net bir üslup ve içeriktir.Ancak orjinal dile vukufiyet kesb etme konusunda ciddi sıkıntılar devam etmektedir.Örnek olarak"insan hakları kavramsallaştırması islamileştirilebilir","İslam bir özgürlük manifestosudur"gibi...Orjinal dil daha yakalanamamıştır.Ancak özellikle batı düşüncesinin en merkezi kavramı olan özgürlük ile İslamın en temel kavramlarından olan ibadet arasında ki zıtlıkları değerlendiren Mevdudi[2] düşüncenin okullaşma sürecine katkı sağlamıştır.Bu durum bir asırlık gelişme sürecinin yavaş da olsa devam ettiğini göstermektedir.Bizler ise , tam da bir geçiş dönemi yaşamaktayız.Dilin saflaşması ve orjinal dilin yeniden kullanılmaya başlanması yeni bir dönemin şafağında olduğumuzun işaretleridir.
TARİHİN TEKERRÜRÜ
Önce İslam dünyasında ardından da küresel ölçekte toplumsal ve siyasal dönüşümü amaçlayan bir projedir.Düşüncenin okullaşması ile kastedilen düşüncenin bir "Okul"(mezhep) sistematiğinde ifade edilmesidir.Son dönem Müslüman Düşüncesi bu alanda gelişme istidadı gösterse de okullaşma aşamasına geçememiştir.Başlangıç evresini her ne kadar geçse de okullaşma sürecini nihayete erdirememiştir.Bu sürecin nihayete ermesinin en büyük göstergesi de "orjinal dile vukufiyetin kesbedilmesi"dir.
Orjinal dile ulaşmak için de bu süreç içerisinde gelişen düşüncenin sistematikleşmesi kastedilmektedir. Sistematikleştikten sonra kendi "dil"ini oluşturur, ve kendi içerisinde tutarlı bir hale gelir.Bu orjinal dilden kasıt ise Kuran'ın ve Resul'un dilidir.Tarih içerisinde üretilen bütün kavramlar ve diller bu "DİL" ölçeğine vurulmalıdır.
Sistematik terimiyle anlatılan ise iç tutarlılık ve usuldür.Eğer bu düşüncenin sistematiği ve yöntemi olmazsa eklektik ve subjektif olur ki bu da okullaşma aşamasına daha ulaşılamadığının bir göstergesidir.
Müslüman düşüncesi 1 asrı aşkın zamandır gelişim kaydetmekte ancak okullaşamamakta sistemleşememektedir.Bunun nedeni ise yetkinliğin olmayışıdır.Müslümanlar toplumlar hicri 4.,5. asırdan sonra ulema yetiştirme konusunda ciddi sıkıntılar çekmiştir.Özellikle gerileme ve çöküş dönemlerinde bu sıkıntı had safhaya ulaşmıştır.Öze Dönüş (afgani-abduh-reşid rıza)döneminde bu noktada bazı olumlu gelişmeler olsa da istenen yetkinlik düzeyi yakalanamamıştır.Bu noktada yapılacak olan ise önce İslam ardından 2 ciddi rakibi "Modernite ve postmodernite" yetkinlikle bilinecek ;bunlar arasında mukayese yapılacak nihayetinde modernite ve postmodernitenin İslam ile çelişen kavramları net bir dille reddedilecektir.Bu çaba gerçek manada "ilmi" bir çaba ve yetkinlikle yapılması gerekir.
Müslümanlar olarak hangi dönemi yaşıyoruz?
Öze dönüşün başladığı ve en azından 1 asırlık mazisi bulunan "uyanış" sürecinin sonuna geliyoruz.Müslümanlar ilk 4-5 asırda üretilen düşüncenin meyvelerini 7,8 asırda tükettiler ve her bakımdan sonuçlarıyla hüsrana uğradığımız bir dönemi tattılar.Fakat Avrupaya benzer 19. asrın ortalarından itibaren tabiri caizse -Rönasans- durumu yaşamışlardır.Afgani ve Abduh erken dönem bu çabanın sembol isimleridir.Ançak bu çaba ve savunu esas itibariyle apolojetiktir.Yani eleştirdiği düşüncenin derinlerine güçlü saldırı olmadığı gibi ,kendi meşruiyetini de eleştirdiği düşünceden alma eğilimindedir.İçeriği özgün ve orjinal değil, eklektik ve özür dileyicidir.Bundan dolayı "Batının tekniğini alalım kültürünü bırakalım" şeklinde ifadeseye hasıl olan eaksiyoner bir tavır geliştirilmiştir.19. yy.'ın 2. yarısından itibaren Müslüman modernistler olarak adlandırılan bu grup zamanla yerini İslam Dünyasında liderliği seküler elitlere kaptırmış ve müslüman dünyası 20. yy da laik-ulusalcı dönemi yaşamıştır.
İlk dönemin savunmacı üslübu ise zamanla yerini daha özenli bir dile bırakmıştır.Bunun altında yatan sebep ise KUTUP[1]/MEVDUDİ söyleminin 20. yy ikinci yarısında giderek güç kazanmasıdır.Bu söylemi esas olarak 2 ye ayırabilir.İlki Batı düşüncesinin temel kavramlarına yönelik ciddi eleştiriler ikincisi ise İslamın temel kavramları ve hedefleri konusunda daha net bir üslup ve içeriktir.Ancak orjinal dile vukufiyet kesb etme konusunda ciddi sıkıntılar devam etmektedir.Örnek olarak"insan hakları kavramsallaştırması islamileştirilebilir","İslam bir özgürlük manifestosudur"gibi...Orjinal dil daha yakalanamamıştır.Ancak özellikle batı düşüncesinin en merkezi kavramı olan özgürlük ile İslamın en temel kavramlarından olan ibadet arasında ki zıtlıkları değerlendiren Mevdudi[2] düşüncenin okullaşma sürecine katkı sağlamıştır.Bu durum bir asırlık gelişme sürecinin yavaş da olsa devam ettiğini göstermektedir.Bizler ise , tam da bir geçiş dönemi yaşamaktayız.Dilin saflaşması ve orjinal dilin yeniden kullanılmaya başlanması yeni bir dönemin şafağında olduğumuzun işaretleridir.
TARİHİN TEKERRÜRÜ
Antik dönemde M.Ö 8. yy ilk örneklerini veren Yunan
düşüncesi, zamanla kendini geliştirmiş ve Sokrates,Aristo ve Eflatun döneminde
kemal düzeyine ulaşmıştır.Bilindiği üzere Yunan düşüncesi bu dönemde
okullaşmıştır.Yine aynı şekilde Modern batı düşüncesi de rönasansla başlamış
ardından aydınlanma ile okullaşmıştır.Bu süreç liberalizm ve sosyalizm gibi ana
okulu çıkarmıştır.Müslümanların tarihinde de bu farklı bir şekilde cereyan
etmemiştir.Rey ve hadis ekolleri,mezhepler,kelami ve felsefi ekoller genel
hatlarıyla düşüncenin okullaşması sürecinin bir nümunesidir.Bugün için de
geçerli olan bu süreci çağdaş müslüman düşüncesi daha tamamlayamamıştır.
DÜŞÜNCE NE ZAMAN OKULLAŞIR?
Düşüncenin okullaşması için 2 şart saymıştık.Sistematikleşmesi(usulunun olması) ve iç tutarlılığı.Buna bir üçüncüsünü de eklemenin okullaşma sürecini tamamlaması yolunda büyük bir adım olduğu kanaatindeyiz.Bu da hiç şüphesiz kendine muhalif görüşlerin mağlup edilmesidir.Bu olmazsa olmazdır.
Tarihe bakacak olursak Gazali O dönemde İslam dünyasını sarsan Felsefi düşünceyi 3 yıl okumuş ve ardından "Tefahüt"ü kaleme almıştır.Yunan felsefesine karşı 3 yıl okumasının sebebi ise şüphesiz o dili onlardan daha iyi kullanmak içindir.Düşmanı mağlup etmenin en iyi yolu düşmanın argümanlarını çok iyi bilmektir.Aynı zamanda kendi argümanlarında da yetkinliğe ulaşmak şarttır.Bu nokta da Gazali'nin İslam bilgisi yetkinliğe ulaşmış ve düşmanlarının bilgilerini de onlardan daha iyi kullanabilecek seviyeye gelmiş ve de ilk dönem hesaplaşmasını yapmıştır.
Bugün de aynı şekilde bu hesaplaşmayı yapacak çağın Gazalisine ihtiyaç vardır.Bunun için 3 esas
1-temel kavramlarda netlik ve kendi paradigmanın özgünlüğü ve yetkinliği
2-muhalif düşüncenin paradigması ve kavramları
3-Yetkin ve sağlam bir eleştiri ve karşı tarafın mağlubiyeti
İlk 2 esas sağlandıktan sonra 3. esasa geçilip vurucu darbeyi indirmek mühim olandır.
Sonuç
DÜŞÜNCE NE ZAMAN OKULLAŞIR?
Düşüncenin okullaşması için 2 şart saymıştık.Sistematikleşmesi(usulunun olması) ve iç tutarlılığı.Buna bir üçüncüsünü de eklemenin okullaşma sürecini tamamlaması yolunda büyük bir adım olduğu kanaatindeyiz.Bu da hiç şüphesiz kendine muhalif görüşlerin mağlup edilmesidir.Bu olmazsa olmazdır.
Tarihe bakacak olursak Gazali O dönemde İslam dünyasını sarsan Felsefi düşünceyi 3 yıl okumuş ve ardından "Tefahüt"ü kaleme almıştır.Yunan felsefesine karşı 3 yıl okumasının sebebi ise şüphesiz o dili onlardan daha iyi kullanmak içindir.Düşmanı mağlup etmenin en iyi yolu düşmanın argümanlarını çok iyi bilmektir.Aynı zamanda kendi argümanlarında da yetkinliğe ulaşmak şarttır.Bu nokta da Gazali'nin İslam bilgisi yetkinliğe ulaşmış ve düşmanlarının bilgilerini de onlardan daha iyi kullanabilecek seviyeye gelmiş ve de ilk dönem hesaplaşmasını yapmıştır.
Bugün de aynı şekilde bu hesaplaşmayı yapacak çağın Gazalisine ihtiyaç vardır.Bunun için 3 esas
1-temel kavramlarda netlik ve kendi paradigmanın özgünlüğü ve yetkinliği
2-muhalif düşüncenin paradigması ve kavramları
3-Yetkin ve sağlam bir eleştiri ve karşı tarafın mağlubiyeti
İlk 2 esas sağlandıktan sonra 3. esasa geçilip vurucu darbeyi indirmek mühim olandır.
Sonuç
Düşüncenin Okullaşması aynı zamanda amaca ulaşmada
kullanılabilecek yeni bir yöntem önerisidir.Müslümanlar olarak dünya ölçeğinde
kalıcı bir varlık gösterebilmemiz için öncelikle temelimizin sağlam olması
gerekir.Bu ise açıktır ki öncelikle düşünce planında güçlü olmamızı gerektirir.
O halde Ey Dünya Müslümanları!Düşüncenin Okullaşması projesi etrafında birleşiniz.Düşünsel eksikliklerimizi gidermeden siyasal iktidara da sahip olamayacağız.Olsak dahi, bu iktidar uzun soluklu ve kalıcı olmayacaktır.Batılın zail olması için Hakk'ın gelmesi gerekir.Bunun içinde öncelikle Hakk'ı bilmek gerekir.
O halde Ey Dünya Müslümanları!Düşüncenin Okullaşması projesi etrafında birleşiniz.Düşünsel eksikliklerimizi gidermeden siyasal iktidara da sahip olamayacağız.Olsak dahi, bu iktidar uzun soluklu ve kalıcı olmayacaktır.Batılın zail olması için Hakk'ın gelmesi gerekir.Bunun içinde öncelikle Hakk'ı bilmek gerekir.
KİTAP HAKKINDA GENEL
DEĞERLENDİRME
Yazar Müslümanların içinde bulunduğu durumla ilgili orjinal
tespitler yapmış.Ancak İslam dünyasının son yıllarında dile getirilen
"olmazsa olmazdı" yahut "çözümü kesin bu" gibi yargıların
etkisine kendi de düşmüş.Özellikle Türkiye bağlamında değerlendirecek olursak
bazı siyasi partilerin "başa gelirsek islam dünyasının sorunlarının
hepsini çözeceğiz,tek yol bizim düşüncemiz" fikri ya da gelenekselci
çevrenin serdettiği "eskiye dönelim yeni icat çıkarmayalım ne varsa eskide
var" söylemi yahut modernistlerin söylediği gibi "Kurana baksak böyle
olmazdı sadece kuran desek bu halde olmazdık" düşüncesi yazar da da
"Düşüncenin okullaşması" olursa her şeyi çözeriz,"Bu hale
düşmemizin tek sebebi düşüncenin okullaşmaması"şeklinde oluşmuş.Bu
yargılamalar kanaatimce doğru değil.Sosyolojik yahut dini problemler tek bir
sebepten doğmaz ve tek bir düzeltmeyle de rayına oturmaz.İç etkenleri ve dış
etkenleri beraber bulundurmak gerekir.Kanaatimce yazar burada yeni bir
fikir/düşünce bulduğu için tek çözümün bu olacağı kanısına varmış ki doğru
bulmuyorum.
Mamafih dikkat çektiği mesele Müslümanların eksik kaldığı ve müslümanların can alıcı konularından olduğu için ayrıca tebrik etmek gerekir.Özellikle İslami ve muslümanları konuşurken batılı-batıcı jargonu kullanmamaya özen göstermenin önemini vurgulaması takdire şayan.Allah ondan razı olsun.
Mamafih dikkat çektiği mesele Müslümanların eksik kaldığı ve müslümanların can alıcı konularından olduğu için ayrıca tebrik etmek gerekir.Özellikle İslami ve muslümanları konuşurken batılı-batıcı jargonu kullanmamaya özen göstermenin önemini vurgulaması takdire şayan.Allah ondan razı olsun.
Hazırlayan:AbdullahYıldız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder