25 Mart 2016 Cuma

Söz'ün Özü / Dücane Cündioğlu


       Dücane Cündioğlu’nun 1996 yılında yazdığı , vahyin tabiatı ve inzaline dair kitabı 3 ana bölüm üzerine kurgulanmış.Her ne kadar 3 bölüm üzerine kurgunlasa da esas aktarmak istediği bölüm 3. Bölüm olarak karşımıza çıkmakta.
     
     3. bölümde Vahyin iniş şekillerini ele alan yazar ilk iki bölümü bu bölüme hazırlık mahiyetinde kaleme almış gözüküyor.

     İlk bölüme girmeden evvel yapmış olduğu giriş kısmında (bugün de büyük sıkıntısını çektiğimiz) Kuran’ın ne demek ne vermek istediğinden ziyade bulunduğu koşullardan hareketle metne anlam vermeye kalkışanların ve ismine “Kurandan Hakikatler” gibi sloganik isimler vererek pazarlamalarına ve tahrif etmelerine şiddetle karşı çıkıyor yazar.

     Özellikle burada Sünni ve Şii siyaset geleneğinin hilafet ve imamet doktrinlerine ayrıca bugün birtakım insanların da İslam'da yönetim sistemi demokrasidir diye ortaya çıkmalarına karşı çıkan yazar Kura' da geçen “şura/meşveret” kelimelerine dayanan kişilerin aslında iyi niyetli olmadığı çünkü bu kelimelerin ıstılahi anlamda kullanılmadıklarını ifade ediyor.Buradan hareketle Şura kelimesinin ifade edildiği gibi metinden ayrı okunduğu ve bu minvalde ne Şii ne Sünni ne de Parlementer/Demokrasi sistemine Kuran'da geçtiği anlamıyla tekamül edemeyeceğini paylaşıyor.

     Bu girişten sonra Allah ve Kelam bahsiyle ilk bölüme girişini yapan yazar Allah’ın sözlerini nasıl ifade edeceği üzerine bazı sonuçlar ortaya koyar. Allah’ın insanlarla nasıl konuştuğunu, kimlerle konuştuğunu Kuran’dan örnekler vererek açıklar.Bölüm hakkındaki tafsilatı okuyacak olanlara bırakarak 2. Bölüme geçelim.

     Bu bölümde de Akıl ve Vahiy başlığıyla vahyi her kulun tecrübe edemeyeceğini vurgulayarak başlar söze yazar.Ve Vahyin mahiyetini İsra 85 bağlamında çeşitli müfessirlerden bu ayetin tefsirini alıntılayarak açıklama yapar.Ve 3. Bölüme yani kitabın ana gövdesine giriş yapar.

     Son bölüm olan bu kısmın başlığı ise “VAHYİN İNİŞ ŞEKİLLERİ”dir.Şura 51 bağlamında bu inişin 3 çeşit olduğunu açıklamaya çalışan yazar kitabın geri kalanını buna ayırmıştır.Şura 51 de ifade edildiği gibi “Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.”

     Özellikle her bir tecrübeyi ayrı ayrı ele alan yazar birinci ve ikinci şeklin çok nadir şekilde gerçekleştiği genel olarak üçüncü şekilde gerçekleştiği ifade edilir.

     Vahiy yoluyla inen ayetlerin müfessirlerinde genel kanaatine göre uykuda sadık rüyayla Cebrail vasıtasıyla gerçekleştiğini belirten yazar her bir başlık için ayrı ayrı –rivayetler,örnekler- kısmı açmış ve konuyu genişletmiştir.Örnek olması bakımından Alak suresinin ilk 5 ayetinin yani ilk vahyin bu şekilde gerçekleştiğini Hz Aişe’nin rivayetine de dayanarak  söylemektedir.Ayrıca yine bu bölümde (kısada olsa) Kuran'ın tamamının semaya inip inmediği hakkında ki tartışmalar ve görüşler sunulup yazar kendi görüşünü de ifade etmiştir.

     Daha sonra perde arkasından iniş şekline değinen yazar, yukarıda ifade ettiğimiz gibi rivayet ve örnekler olarak ayrı ayrı durum tespiti yapmıştır.Bu konu hakkında Tevrat ve Kuranın beraber okunması gerektiğini söyleyen yazar ikisini beraber okumadan tam anlamıyla anlaşılamayacağını ifade etmiş ve beraberce incelemeye tabi tutmuştur. Allah'ın Hz. Musa ile yüz yüze görüştüğünü ifade eden Muharref Tevrata cevap niteliğinde olan ayetleri sunmuştur.

     Son olarak 3. Şekil olan “Elçi vasıtasıyla” olan vahiy de ise Allah vahyi elçi vasıtasıyla Rasul'ün kalbine ilka etmiştir.Kuranın genel inzal şekli ise budur.Kuran'ın Hz Muhammedin kalbine vahiy meleği Cebrail tarafından ilka edildiği müfessirlerin genel kabulüdür.


     3 bölümü bitirdikten sonra konunun daha net anlaşılabilmesi için Vahiy,Rasul,Tenzil ve Kalb kelimeleri özel açıklanarak sonuç bölümüne geçilmiş ve bu bölümü de tek cümleyle ifade edersek “Sözün bütünlüğü için metin içi bağlama bakıldığı kadar metin dışı bağlamında dikkate alınması” ifade edilmiştir.(Siyak-Sibak ilişkisi) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder