Dücane Cündioğlu’nun 1996 yılında
yazdığı , vahyin tabiatı ve inzaline dair kitabı 3 ana bölüm
üzerine kurgulanmış.Her ne kadar 3 bölüm üzerine kurgunlasa da esas aktarmak
istediği bölüm 3. Bölüm olarak karşımıza çıkmakta.
3.
bölümde Vahyin iniş şekillerini ele alan yazar ilk iki bölümü bu bölüme
hazırlık mahiyetinde kaleme almış gözüküyor.
İlk bölüme girmeden evvel yapmış olduğu
giriş kısmında (bugün de büyük sıkıntısını çektiğimiz) Kuran’ın ne demek ne
vermek istediğinden ziyade bulunduğu koşullardan hareketle metne anlam vermeye
kalkışanların ve ismine “Kurandan Hakikatler” gibi sloganik isimler vererek pazarlamalarına
ve tahrif etmelerine şiddetle karşı çıkıyor yazar.
Özellikle
burada Sünni ve Şii siyaset geleneğinin hilafet ve imamet doktrinlerine ayrıca
bugün birtakım insanların da İslam'da yönetim sistemi demokrasidir diye ortaya
çıkmalarına karşı çıkan yazar Kura' da geçen “şura/meşveret” kelimelerine dayanan
kişilerin aslında iyi niyetli olmadığı çünkü bu kelimelerin ıstılahi anlamda
kullanılmadıklarını ifade ediyor.Buradan hareketle Şura kelimesinin ifade
edildiği gibi metinden ayrı okunduğu ve bu minvalde ne Şii ne Sünni ne de
Parlementer/Demokrasi sistemine Kuran'da geçtiği anlamıyla tekamül edemeyeceğini
paylaşıyor.
Bu girişten sonra Allah ve Kelam bahsiyle
ilk bölüme girişini yapan yazar Allah’ın sözlerini nasıl ifade edeceği üzerine
bazı sonuçlar ortaya koyar. Allah’ın insanlarla nasıl konuştuğunu, kimlerle
konuştuğunu Kuran’dan örnekler vererek açıklar.Bölüm hakkındaki tafsilatı
okuyacak olanlara bırakarak 2. Bölüme geçelim.
Bu bölümde
de Akıl ve Vahiy başlığıyla vahyi her kulun tecrübe edemeyeceğini vurgulayarak
başlar söze yazar.Ve Vahyin mahiyetini İsra 85 bağlamında çeşitli müfessirlerden
bu ayetin tefsirini alıntılayarak açıklama yapar.Ve 3. Bölüme yani kitabın ana
gövdesine giriş yapar.
Son bölüm
olan bu kısmın başlığı ise “VAHYİN İNİŞ ŞEKİLLERİ”dir.Şura 51 bağlamında bu
inişin 3 çeşit olduğunu açıklamaya çalışan yazar kitabın geri kalanını buna
ayırmıştır.Şura 51 de ifade edildiği gibi “Allah
bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi
gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.”
Özellikle
her bir tecrübeyi ayrı ayrı ele alan yazar birinci ve ikinci şeklin çok nadir
şekilde gerçekleştiği genel olarak üçüncü şekilde gerçekleştiği ifade edilir.
Vahiy
yoluyla inen ayetlerin müfessirlerinde genel kanaatine göre uykuda sadık
rüyayla Cebrail vasıtasıyla gerçekleştiğini belirten yazar her bir başlık için
ayrı ayrı –rivayetler,örnekler- kısmı açmış ve konuyu genişletmiştir.Örnek
olması bakımından Alak suresinin ilk 5 ayetinin yani ilk vahyin bu şekilde
gerçekleştiğini Hz Aişe’nin rivayetine de dayanarak söylemektedir.Ayrıca yine bu bölümde (kısada
olsa) Kuran'ın tamamının semaya inip inmediği hakkında ki tartışmalar ve görüşler
sunulup yazar kendi görüşünü de ifade etmiştir.
Daha sonra
perde arkasından iniş şekline değinen yazar, yukarıda ifade ettiğimiz gibi rivayet
ve örnekler olarak ayrı ayrı durum tespiti yapmıştır.Bu konu hakkında Tevrat ve
Kuranın beraber okunması gerektiğini söyleyen yazar ikisini beraber okumadan
tam anlamıyla anlaşılamayacağını ifade etmiş ve beraberce incelemeye tabi
tutmuştur. Allah'ın Hz. Musa ile yüz yüze görüştüğünü ifade eden Muharref Tevrata
cevap niteliğinde olan ayetleri sunmuştur.
Son olarak
3. Şekil olan “Elçi vasıtasıyla” olan vahiy de ise Allah vahyi elçi vasıtasıyla
Rasul'ün kalbine ilka etmiştir.Kuranın genel inzal şekli ise budur.Kuran'ın Hz
Muhammedin kalbine vahiy meleği Cebrail tarafından ilka edildiği müfessirlerin
genel kabulüdür.
3 bölümü
bitirdikten sonra konunun daha net anlaşılabilmesi için Vahiy,Rasul,Tenzil ve
Kalb kelimeleri özel açıklanarak sonuç bölümüne geçilmiş ve bu bölümü de tek
cümleyle ifade edersek “Sözün bütünlüğü için metin içi bağlama bakıldığı kadar
metin dışı bağlamında dikkate alınması” ifade edilmiştir.(Siyak-Sibak ilişkisi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder