23 Ekim 2016 Pazar

Allah'ın Varlığının 12 Delili \ Caner Taslaman




Destek Yayınları, İstanbul, 2016

Allah’ın var olması; tüm varlığın ve insanın bilinçli bir şekilde yaratıldıkları, varoluşumuzun bir anlam ve gayesi bulunduğu, Allah isterse ölümden sonra da yaşamın olabileceği anlamını taşımaktadır. 9

Yaratılmışlar üzerine tefekkür ederek bunların Yaratıcı’sı hakkında sonuçlara ulaşma, Kuran’ın yönlendirdiği bir varlıkla ilişki kurma şeklidir. Kuran, birçok ayetiyle evrene, yeryüzündeki olgulara, canlılara, iç dünyamıza baktırmakta ve bunlardan aklın kullanılarak sonuçlar çıkarılmasına davet etmektedir. 11

Allah’ın varlığının akılcı temeli olduğunu göstermek için sunulacak delilleri, Kuran’dan ilham alarak iki grupta topladım. Birinci gruptakiler dış dünyadaki gözlemlerimizden, ikinci gruptakiler ise kendi iç dünyamızda içebakış (introspection) ile tanıklık ettiklerimizden, yani benliklerimizdeki (nefislerimizdeki) delillerden oluşmaktadır. Birinci gruptakileri “evren delilleri” (7), ikinci gruptakileri ise yine Kuran’dan ilham alarak “fıtrat delilleri” (5) olarak isimlendiriyorum. 16


EVREN DELİLLERİ
1.     KELAMIN KOZMOLOJİK DELİLİ

 “Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var?” sorusu, karşımızda duran evrenin ve maddenin varlığının bir açıklaması olması gerektiğini dile getirmek için ünlü felsefeci ve matematikçi Leibniz tarafından sorulmuştur. Kozmolojik delile göre bu evrenin bir açıklamaya ihtiyacı vardır ve evren, kendi açıklamasını kendi içinde barındırmaz. Evrenin açıklaması ancak kendi varlığı hiçbir şeye bağlı olmayan zorunlu bir varlık ile yapılabilir ki, bu varlığa Allah denilmektedir. 25

İslam düşüncesinde, özellikle de kelam alanında, en çok ön plana çıkan delil bir kozmolojik delil çeşidi olan “hudus delili” olmuştur. Burada kullanıldığı anlamıyla “hudus” kavramı “bir şeyin yokken var olması, sonradan var olması, başlangıcı olması” demektir. Hicri 2. yüzyılda Mutezile kelamcıları tarafından kullanıldığına rastladığımız bu delile Kindi, Maturidi, İbn Hazm, Gazali gibi İslam düşünce tarihi açısından önemli düşünürler eserlerinde yer vermişlerdir. 25

Bilim insanları daha çok entropinin evrenin sonunu gerektirdiği hususuna yoğunlaşmışlar, fakat evrenin bir başlangıcı olduğunu gerektirmesi üzerinde yeteri kadar durmamışlardır. Oysa felsefe, teoloji ve kozmoloji alanındaki tartışmalar açısından evrenin başlangıcı olup olmadığı çok daha önemli olmuştur. 34

Materyalist-ateist anlayışı benimseyenler, Allah’ın yerine evreni koymaya çalışırlar. Bunu yaparken, bilinçsiz bir madde yığını olsa da; ezeli ve ebedi, milyarlarca gök cismini barındıran, ezelden beri var olan, ihtişamlı, bağımsız bir evreni savunarak kendi “tanrılarını” yüceltmişlerdir. Oysa Big Bang teorisi ile evrenin geçmişinin, bir misketten küçük bir tekillik olduğu, başlangıçta ihtişamdan yoksun küçük bir nokta olduğu anlaşılmış oluyor. 36

    2. YASALARIN VARLIĞI  DELİLİ

Birçok bilim insanı “Neden kaos değil de doğa yasaları var?” veya “Neden evrenin farklı bölgeleri aynı doğa yasalarına uymaktadır?” gibi dev önemdeki soruların var olabileceğinin farkına varmadan çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir ve gerçekleştirmektedirler. Bulunmaya değer yasaların var olduğu birçok bilim insanı için sorgulanmadan kabul edilen bir varsayımdır; bilim insanları bu varsayımla faaliyetlerine girişirler. 39

Birçok bilim insanı evrende hangi yasaların var olduğu hususuna odaklanırken neden yasaların var olduğu sorusunu hiç gündemlerine almamışlardır. Buna karşın Einstein gibi örnekler de vardır; o, evrenin anlaşılır olmasındaki olağanüstü duruma dikkatleri çekmiştir ve en anlaşılmaz şeyin evrenin anlaşılması olduğunu söylemiştir. Einstein için evrenin anlaşılır olması ve zihnin onu anlaması Allah’ın kendini açığa vurma şekliydi.(Einstein bunu ifade ederken buradaki gibi bir argüman formatında bu meseleyi değerlendirmemiştir. 43

Görüldüğü gibi bizim evreni anlamamızı ve bilim yapmamızı mümkün kılan evrenin doğa yasalarına uygun olması, yani evrenin rasyonaliteye uygun bir yapısı olmasıdır. Teizme göre evrenin yaratıcısı rasyonel, bilinçli, iradeli bir güç olan Allah olduğu için teizm, evrenin rasyonaliteye uygun bu yapısını çok rahat bir şekilde açıklar. Bir materyalist-ateistin açıklama olarak tek söyleyebileceği şey maddenin ezelden beri bu özelliklere sahip olduğu olabilir. 44

    3. EVRENİN KEŞFEDİLEBİLİRLİĞİ DELİLİ

Kalbimizin atışına sözümüz geçmez ama yıldızlara ulaşır zihnimiz. Sonsuza kondurulmuş nokta kadar âciz ama noktalığımızda sonsuzu konuşacak kadar donanımlıyız. Evrenin müthiş büyüklüğü içinde Güneş sistemimiz bile bir nokta kadar, Dünyamız bu sistemin içinde, biz ise Dünyamız içinde bir noktacık hükmündeyiz. Bu kadar büyük bir âcizlik içinde insan zihninin kapasitesine; düşünmesi üzerine düşünebilmesine, kendisinin hücrelerinin içine hatta atomun içine varıncaya kadar mikroya nüfuz edebilmesine, uzaydaki kuyrukluyıldızlar üzerine araç indirebilmesine, tüm evrenin başlangıcı hakkında Big Bang gibi teoriler üretebilmesine şaşırmamak mümkün değil. 51

Doğa yasalarının varlığı yanında evrenin keşfedilebilirliği mümkün olmasaydı yine bilim yapmamız mümkün olmazdı. Önceki başlıkta doğa yasalarının varlığının nasıl mümkün olduğuyla ilgili sorudan hareket ettik, burada ise evrenin nasıl keşfedilebilir olduğuyla ilgili soru hareket noktamız olacaktır. 52

Ünlü matematikçi ve fizikçi Eugene Wigner, “Mucizevi bir şekilde matematiğin dilinin fizik yasalarını formüle etmeye uygun olması, bizim anlayamadığımız ve hak edecek bir şey yapmadığımız mükemmel bir hediyedir” diyerek bu olgu karşısındaki şaşkınlığını ifade etmiştir. 20. yüzyılın en sofistike ateisti olarak gösterilmiş olan Antony Flew, doğanın matematiğe uygun yapıda olmasını, ateizmi terk edip Allah’ın varlığına inanmaya başlamasının sebepleri arasında saymıştır. 55

7. yüzyıl bilimsel devriminin en önemli isimleri Descartes, Kepler, Galileo, Leibniz, Newton gibi isimler matematiği Allah’ın evreni yazdığı dil olarak görerek bu konudaki yaklaşımlarını sergilemişlerdir. 56

Kısacası evrenin keşfedilebilmesi; matematiğin evrene uygunluğu (3.1), bazı doğa yasalarının keşifleri mümkün kılması (3.2), evreni keşfetmeyi mümkün kılan aletlerin yapılabildiği bir evrende yaşıyor olmamız (3.3) ve bu keşifleri mümkün kılan birçok ipucu ve delilin var olması (3.4) gibi birçok olgunun birleşimiyle mümkün olmaktadır. Bu olgu, materyalist-ateizm açısından hiç beklenmeyecek bir durumken, böylesine denk gelişlerin bilinçli şekilde oluşturulduğunu ifade eden teizm açısından bunda beklenmeyecek bir durum yoktur. Kuran’ın evren üzerine düşünmeye sevk eden yüzlerce ayeti teizm açısından evrenin keşfedilebilmesinin neden beklenen hatta arzu edilen bir husus olduğunun en güzel bir örneğidir. Bu ayetlerin insanlara hitap ettiği dönemde evrenin keşfedilmesini önemseyen bilimsel bir kültürün yaygın olmadığı da hatırlanmalıdır. 63

    4. EVRENİN POTANSİYELİ DELİLİ

Şimdi “evrenin potansiyeli delili” olarak adlandırdığım bu delili sunmaya geçiyorum:
1. Evrenimiz cansız ve canlı varlıkları, teknolojik ve sanatsal üretimleri ortaya çıkaran bir potansiyele sahiptir. 
2. Evrenin potansiyeli ile ilgili bu olgunun açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir. 
3. Teizm evrenin potansiyelini materyalist-ateizmden daha iyi açıklar: 
3.1 Çünkü evrenin bu kadar yüksek oranda çeşitliliği potansiyelinde barındırması teizm açısından beklenir bir olgudur. 
3.2 Çünkü evrenin “güzel” olarak nitelendirdiğimiz yapıları ve sanatsal ürünleri potansiyelinde barındırması teizm açısından beklenir bir olgudur. 
3.3 Çünkü evrenin akla uygun yapıyı ve mevcut potansiyeliyle insan aklını potansiyelinde barındırması teizm açısından beklenir bir olgudur. 
3.4 Çünkü evrenin irade ve bilinci potansiyelinde barındırması teizm açısından beklenir bir olgudur. 
4. Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir. 67-68

Bu delili önemli kılan özelliklerden bir tanesi doğadaki yapıların yanında insanların bilimsel, sanatsal ve teknolojik üretimlerini de Allah’ın varlığıyla ilgili bir delilin objesi kılmasıdır, çünkü bunların evrenin potansiyelinde mümkün kılınması (evrenin bu potansiyelle yaratılması) sayesinde insanlar bunları üretebilmiştir. Bu yaklaşım bilim insanlarının ve sanatçıların yaptığını küçültmediği gibi bilakis artırır, çünkü bu bakış açısına göre onlar Allah’ın evrene potansiyel olarak koyduğu zenginliği keşfetmemize her üretimleriyle –bunu bilerek veya bilmeyerek de olsa– katkı sağlamaktadırlar. Allah tüm tasarımların ezeli sahibidir, Allah yaratıcı tasarımcıdır; bilim insanları ve sanatçılar ise keşfedici tasarımcılardır. 75

    5.YASALARIN VE SABİTLERİN HASSAS AYARI DELİLİ

Tasarım delili (teleolojik, inayet veya ihtira delili gibi isimlerle de anılır) ile varlıklardaki düzen ve gaye gibi unsurlardan yola çıkılarak bu varlıkların Tasarımcı’sının varlığına ve bu Tasarımcı’nın kudreti, bilgisi, hâkimiyeti gibi sıfatlarına ulaşılır. Allah’ın birçok sıfatı tasarım delili ile temellendirilir. İçinde yaşadığımız muhteşem evren; galaksilerinden gezegenlerine, atmosferinden rüzgârlarına, çiçeklerinden balıklarına, kuşlarından böceklerine kadar birçok varlık türünü ve değişik fenomeni barındırmaktadır. Evrendeki tüm bu varlıklardan ve fenomenlerden hareketle, bunları yaratan bilinçli bir Yaratıcı’yı delillendirmek çok eskiden beri kullanılan bir yöntemdir. Böylesi bir yaklaşımın binlerce yıllık tarihi olmasının yanında, bu yaklaşımın eski dönemlerde Epikurus ve Lucretius gibi, yakın dönemlerde ise Hume ve Kant gibi eleştirmenleri olmuştur. Diğer yandan Platon’dan İbn Rüşd’e, Thomas Aquinas’tan Leibniz ve Newton’a kadar birçok ünlü düşünür bu delili çeşitli şekillerde savunmuşlardır. 77

1. Evrende canlılığın oluşması doğa yasalarındaki ve sabitlerindeki çok hassas ayarlara bağlıdır. 
2. Doğa yasalarındaki ve sabitlerindeki bu hassas ayarların varlığının açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir.
3. Teizm doğa yasalarındaki ve sabitlerindeki hassas ayarları materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 
4. Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir. 78-79

    6. FİZİKİ OLGULARIN HASSAS AYARI DELİLİ

Tamamen aynı yasalar ve sabitler altında işleyen bir evrende evrenin başlangıç entropisi çok yüksek olabilirdi ve bu durum canlılığın oluşumunu imkânsız kılardı veya başlangıçtan sonraki süreçlerde Galaksi Yaşanılır Alanları’nın (Galactical Habitable Zone) oluşmaması da canlılığın ortaya çıkışını imkânsız kılardı. 89

1. Evrende canlılığın ortaya çıkışı bazı fiziki olgulardaki çok hassas ayarlara bağlıdır. 
2. Bu fiziki olgulardaki hassas ayarların varlığının açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir. 
3. Teizm fiziki oluşumlardaki hassas ayarları materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 90


    7. CANLILARIN TASARIMI DELİLİ

Evrim teorisiyle, dünyamızdaki bütün canlıların, başlangıçtaki tek hücreli bir canlının soylarındaki değişimlerin sonraki nesillere aktarıldıkları bir süreçle oluştukları anlatılır. 99

1. Dünyamızdaki canlıların hem mikro ve makrosuyla vücut planlarında, hem de davranışlarında çok büyük bir çeşitlilik ve çok ilginç özellikler gözlemlemekteyiz. 
2. Bu çeşitliliğin ve özelliklerin varlığının açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir. 
3. Teizm bu çeşitliliği ve özellikleri materyalist-ateizmden daha iyi açıklar: 
3.1 Çünkü bunların ortaya çıkmasını mümkün kılan potansiyelin varlığını daha iyi açıklar. 
3.2 Çünkü mikro dünyadaki kompleksliği daha iyi açıklar. 
3.3 Çünkü makro planda çok kompleks özelliklerin tekrar tekrar ortaya çıkmasını ifade eden “yakınsaklık” (convergence) olgusunu daha iyi açıklar. 106

Canlılar dünyasındaki olağanüstü çeşitliliğin oluşmasını mümkün kılan evrendeki potansiyelin varlığını (3.1), biyoloji tarihindeki gelişmelerle anlaşılan cansız ile canlı arasındaki uçurumu ve buna sebep olan canlıların mikro dünyasındaki kompleks yapıları (3.2) ve modern biyolojide tespit edilmiş birçok örneği bulunan birbirlerinden bağımsız olarak gelişmiş yakınsak özellikleri teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklamaktadır. 119


FITRAT DELİLLERİ

    8. DOĞAL ARZULAR DELİL

Pascal’ın yazılarında Allah’a karşı arzunun tüm insanlarda var olduğuyla ilgili iddiaya tanık olmaktayız: “Bütün insanlar mutluluğu arar. Bunun hiçbir istisnası yoktur... Bütün insanlar şikâyet etmektedir; prensler, hizmetçiler, asiller, halk, yaşlı, genç, güçlü, zayıf, eğitimli, cahil, sağlıklı, hasta, her ülkede, her zamanda, her dönemde, her şartta... Boş yere etrafındaki her şeyle boşluğu kapamaya çalışır, o şeylerden hiçbiri ona yardımcı olamaz, çünkü bu sonsuz boşluk ancak sonsuz ve değişmez bir objeyle yani Allah ile kapatılabilir.”  123

1. Şunlar doğal ve temel arzularımızdır: 
1.1 Yaşam 
1.2 Korkuların giderilmesi 
1.3 Gaye 
1.4 Mutluluk 
1.5 Şüpheden uzak bilgi edinme 
1.6 Başkaları tarafından iyi davranılma 
2. Birbirleriyle ilişkili de olsa birbirine indirgenemeyecek olan bu doğal ve temel arzuların her birinin karşılanması ancak Allah’ın varlığıyla mümkündür. 
3. Bu doğal ve temel arzularımızın nasıl oluştuğunu açıklayacak iki tane temel alternatif görüş vardır: 
3.1 Bu arzular materyalist-ateistlerin öngördüğü şekilde tesadüf ve zorunluluk ile oluşmuştur. 
3.2 Bu arzuları teizmin öngördüğü şekilde Allah oluşturmuştur. 
4. Bahsedilen farklı doğal ve temel arzuların hepsinin (1. maddedeki) aynı ontolojiyi gerektirmesi (2. madde); Allah’ın varlığının ve bu arzuları oluşturmasının (3.2’nin), bu inancın tek alternatifi konumundaki materyalist-ateizmden (3.1’den) daha rasyonel olduğunu gösterir. 125

Allah’ın olmadığı bu tabloda, evrenin ve insanın bir gayesi olamaz; insanın içindeki “gaye arzusu”nun karşılanması mümkün değildir ve bunun mantıki sonucu “kaçınılamaz ümitsizlik”tir. Bunu, geçtiğimiz yüzyılın ünlü ateist felsefecilerinden Bertrand Russell’ın şu ifadelerinden de anlayabiliriz: “Bilimin bize sunduğu dünya daha da gayesiz, daha da anlamsızdır... Buna göre insan, ne oluşturacağından habersiz nedenlerin bir ürünüdür; insanın kökeni, gelişimi, ümitleri ve korkuları, aşkları ve inançları, atomların bir araya gelmesinden başka bir şey değildir... Ancak bu gerçeklerin üzerinde, ancak bu kaçınılamaz ümitsizliğin temelleri üzerinde, bundan böyle ruh güvenle ikamet edebilir.” 131-132

Freud gibi “arzuların tatmini” iddiasında bulunanların söylediği gibi insanların bazısının veya birçoğunun Allah’a ve dine inanmasının kökeninde arzuları olabilir. Fakat Allah’a veya dine inanmanın kökenini göstermek suretiyle, Allah’ın ve dinlerin insani uydurmalar olduğu iddia edildiğinde “kökensel hata” yapılmış olur. Oysa insanların içine bu arzuların konması yoluyla, Allah’ın, insanları kendisine inanmaya yönelttiği, Augustine’in kelimeleriyle söylemek gerekirse “Bizi, kendisi için yarattığı” söylenebilir. 136

    9. DOĞUŞTAN AHLAK DELİL

Ahlak konusu felsefe ve dinlerin binlerce yıldır odağında olmasına rağmen 18. yüzyıldan önce ahlakın hareket noktası yapılmak suretiyle Allah’ın varlığı için bir argüman ileri sürüldüğüne tanıklık edilmez. Bunun bir sebebi, birçok teistin Allah’ın varlığını fideist bir şekilde (delile ihtiyaç duymayan imancı bir yaklaşımla) başlangıç noktası yaparak bir argümana ihtiyaç duymaması; diğer bir sebebi ise argümanlara atıf yapanların başta tasarımı temel alan deliller olmak üzere kozmolojik delil ve bilinç delili gibi delilleri yeterli görmeleri olmuştur. 139

1. İnsanların doğuştan ahlaki özellikleri vardır. 
2. Bu durumu açıklayacak iki tane alternatif açıklamaya sahibiz 
2.1 Doğuştan ahlaki özelliklerimiz materyalist-ateizmin öngördüğü şekilde tesadüf ve zorunluluk ile oluşmuştur. 
2.2 Doğuştan ahlaki özelliklerimiz teizmin öngördüğü şekilde Allah tarafından oluşturulmuştur. 
3. Doğuştan ahlaki özelliklerimizi teizm materyalist ateizmden daha iyi açıklar: 
3.1 Çünkü “ahlaki farkındalık” özelliğimizi daha iyi açıklar. 
3.2 Çünkü doğuştan ahlaki özelliklerimizin ancak Allah varsa rasyonel temeli olmasını daha iyi açıklar. 140-141

Allah olmadığında ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağına, Nietzsche ve Sartre gibi ünlü ateist filozoflar dikkat çekmiştir. Nietzsche’nin şu sözleri böylesi bir tespiti ortaya koymaktadır: “Ondan, temel bir kavramı, Allah’a inancı çekip aldığınızda, bütününü mahvedersiniz: Artık zorunlu hiçbir şey elinizde kalmaz... Onun ancak Allah’ın varlığı doğruysa bir doğruluk değeri olabilir; o, Allah ile ayakta durur, Allahsız çöker.” 149

    10. AKIL DELİLİ

Evrenin rasyonel yapısı olmasa zihin onu anlayamazdı (2. delil olan yasaların varlığı delili), diğer yandan evren hangi özelliklere sahip olursa olsun akılda belli özellikler olmasaydı da evren anlaşılır olamazdı (akıl delili). 155

1. Akıl yürütme süreçlerinin gerçekleşmesi için –başka özelliklerle beraber– zihinde şu özelliklerin olması gerekmektedir: 
1.1 İrade için gereken özellikler. 
1.2 Bilinç ve benlik için gereken özellikler. 
1.3 Doğru ve yanlış kavramlarına sahip olma ve bunları kullanabilme. 
1.4 Mantık kurallarına sahip olma ve mantık yürütme. 
2. Aklın bu özelliklerinin nasıl ortaya çıktığını açıklama hususunda temelde iki alternatif görüş olduğu gözükmektedir: 
2.1 Eğer materyalist-ateistlerin savunduğu gibi var olan tek varlık tipi maddeyse, akılda var olan bu özellikler, doğa yasaları çerçevesinde tesadüfi süreçlerle oluşmuştur. 
2.2 Eğer teistlerin savunduğu gibi Allah varsa, kendisi akıl sahibi bir varlık olan Allah’ın sayesinde aklın bu özellikleri oluşmuştur. 
3. Akıl etmeyi mümkün kılan bu özellikleri teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar: 
3.1 Çünkü irade için gerekli özellikleri teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 
3.2 Çünkü bilinç ve benlik için gerekli özellikleri teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 
3.3 Çünkü doğru ve yanlış kavramlarını kullanabilmeyi teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 
3.4 Çünkü mantık yürütebilmeyi teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 156

Materyalist-ateist felsefe, akıl etmek için gerekli özelliklerin nasıl oluştuğunu açıklamakta başarısızdır, fakat evren olmadan önce akıl sahibi bir Yaratıcı’nın var olduğunu ifade eden teizm açısından bunda bir sorun mevcut değildir. Tüm sağlıklı insanların doğuştan sahip olduğu akıl etme özelliğinin incelenmesinin neticesinde de teizmin materyalist-ateizme tercih edilmesi gerektiği gözükmektedir. 168

    11. İRADE DELİLİ

1. Bir varsayıma (veya ilkeye) dayanarak elde edilen sonuçtan hareketle o varsayım (veya ilke) reddedilemez. 
2. Herhangi bir bilimsel faaliyette bulunmak veya felsefi argüman ileri sürmek irademiz olduğu varsayımına dayanır. 
3. Hiçbir bilimsel faaliyet ve felsefi argümanla iradenin varlığı reddedilemez. 170

Eğer iradeyle evrende nedensel etki oluşturmuyorsak o zaman bütün eğitim sürecimiz anlamsızdır, çünkü eğitim sonucu oluşan zihin bir davranış farkı oluşturmamaktadır; bu durumda evrendeki bizim de içinde olduğumuz tüm etkileşimler bir taşın diğerine çarpmasından farksızdır, iradenin bir etkisi yoktur! İrademiz yoksa oturduğumuz sandalyeden televizyonlara, okuduğunuz bu kitaptan bilgisayarlara her şeyin evrendeki rastgeleliklerin (arkasında irade olmayan süreçlerin) bir ürünü olduğunu kabul etmek gerekir! 174


1. İnsanların iradesi, şu özellikleri kapsayarak vardır: 
1.1 Akıl için gereken özellikler. 
1.2 Bilinç ve benlik için gereken özellikler. 
1.3 Gayesel yönelimin olması. 
1.4 Nedensel etkide bulunabilme. 
2. İradenin bu özelliklerinin nasıl ortaya çıktığını açıklama hususunda temelde iki alternatif görüş olduğu gözükmektedir: 
2.1 Eğer materyalist-ateistlerin savunduğu gibi var olan tek varlık tipi maddeyse, iradede var olan bu özellikler, doğa yasaları çerçevesinde tesadüfi süreçlerle oluşmuştur. 
2.2 Eğer teistlerin savunduğu gibi Allah varsa, kendisi irade sahibi bir varlık olan Allah’ın sayesinde iradenin bu özellikleri oluşmuştur. 
3. İradeyi mümkün kılan bu özellikleri teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar: 
3.1 Çünkü akıl için gereken özellikleri daha iyi açıklar. 
3.2 Çünkü bilinç ve benlik için gereken özellikleri daha iyi açıklar 
3.3 Çünkü gayesel yönelimi daha iyi açıklar. 
3.4 Çünkü nedensel etkide bulunmayı daha iyi açıklar. 175

    12. BİLİNÇ VE BENLİK DELİLİ

“Bilinç ve benlik”, hiçbir insanın sahip olmamasının düşünülemeyeceği bizi biz yapan en temel unsurlardır. Birçok düşünüre göre bu evrendeki en ilginç olgu bilinç (consciousness) ve benlik (self) sahibi olmaktır. Algı, duygu ve düşünce olarak zihnimizde her ne varsa, ister gerçek ister hayal olsun, onlarla ilgili farkındalık bilinci oluşturur. Uykudan kalkıp da uyuduğumuz ana kadar yaşadığımız her türlü farkındalık (görme, işitme, acı, soğuk algısı, hayal kurma, vb.) da, uykuda rüya görmek de bilinç durumlarıdır. 189

1. İnsanların bilinç ve benlik özellikleri, şu özellikleri kapsayarak vardır: 
1.1 Hakkındalık, yönelmişlik 
1.2 Öznellik ve qualia 
1.3 Birlik 
2. Bilinç ve benlik özelliklerini açıklayacak iki tane temel alternatif açıklamaya sahibiz: 
2.1 Materyalist-ateistlere göre bilinç ve benlik, doğa yasaları çerçevesinde tesadüfi süreçlerle oluşmuştur. 
2.2 Teistlere göre kendisi bilinç ve benlik sahibi bir varlık olan Allah’ın sayesinde bilinç ve benlik oluşmuştur. 
3. Bilinç ve benliği teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar. 
3.1 Çünkü hakkındalık, yönelmişlik özelliğini daha iyi açıklar. 
3.2 Çünkü öznelliği ve qualia’yı daha iyi açıklar. 
3.3 Çünkü birlik özelliğini daha iyi açıklar. 191-192

İradenin (dolayısıyla bilinç ve benliğin de) varlığı reddedilince, insanın evrende bilinçli hiçbir nedensel etkisi kalmayacağı için eğitim süreçlerinin de, tarihteki insan eylemlerine dayalı anlatımların da, bilim insanlarının ürettiği teori ve teknolojik üretimlerin tamamının anlamsızlaşacağını hatırlayalım. Olabilecek en açık olan unsuru reddettiği ve bu reddetme beraberinde çok büyük bir çelişkiler bagajını getirdiği için eleyici materyalizmin felsefe tarihinde ortaya atılan en başarısız yaklaşımlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Materyalist-ateizm adına tutarlı olma endişesinin götürdüğü bu nokta ibretlik bir durum olarak kaydedilmelidir. 194

Sonuç
İslam düşüncesinde “İslam’ın fıtrat dini olduğu”, “fıtratımızın doğru-yanlışı ayırt etmede önemli olduğu”, “inancın fıtri olduğu” gibi ifadeler çok kullanılmış olmasına karşın fıtratımızın İslam’la ilgili temel hakikatleri nasıl desteklediğini detaylıca gösteren bir çalışma yok gibidir. (Bu konudaki araştırmama rağmen böylesi bir çalışmaya rastlayamadım.) Bu çalışmayla, bu konudaki açığın kapanmasına katkıda bulunabilmek dileklerimden bir tanesidir. Benim için burada sunulan ve daha geniş versiyonlarını da yazdığım “fıtrat delilleri”; fıtrata dikkat çeken 30-Rum Suresi 30. ayetinin, ayrıca benliklerimizde (iç dünyamızda) deliller olduğunu söyleyen 41-Fussilet Suresi 53. ve 51-Zariyat Suresi 21. ayetlerin tefsiri hükmündedir. Hatırlanacağı üzere bu ayette; bütün insanlarda ortak olan ve ondaki yapının dinlerin hakikatlerini destekleyen nitelikte olduğu ifade edilen fıtrata dikkat çekilmiş ve buna karşın çoğu insanın ondaki delillerden habersiz olduğu da belirtilmiştir. 218

 haz. M.Emin Bozyiğit


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder