23 Ekim 2016 Pazar

Tamamlanmamış İslam Yazıları \ Esat Arslan

--Kitap üst başlık olarak iki bölüme ayrılmış.(Tefsir-Fıkıh ve Kelam). Sadece ilk bölümün özetini yazdım kelam bölümünü birkaç kez daha okuyup üzerinde biraz daha düşündükten sonra yazabilirim—

Bugün türkiyede ana olarak tarihselcilik-gelenekselcilik çatışması olarak tezahür eden tartışma teorik olarak sonuçlanmamış olsa da İslami yaşam biçiminin modernitenin ya da kapitalizmin kodlarına giderek eklemlendiği tartışmanın her iki tarafı için tartışılmaz bir gerçektir s.x
Benliğimde talebim seküler aklımın tatmin olmasını beklemekti tatmin olamadığım noktada bana önceden sunulmuş cevapları kabul etmemek ve vahyi daha da derinlemesine kazımak s.xi
M.Esedin etkisi bir yönüyle pasajın önemini teslim etmiş bir tefsir yazmış olmasına dayanır s.xii
Onun içim önemli bir sorun bu bakışı tefsirde derinleştirmek ve bunun fıkha nasıl yansıması gerektiğini düşünmekte düğümlenir.Fıkhın hammaddesinin ayet değil de pasaj olduğunu iddia etmek bambaşka bir fıkıh doğurur. Seküler aklın doyuma ulaştığı ve vahiyden hep daha fazlasını istemeye başladığı yer de sanıyorum burasıdır. Çünkü seküler ve içkin akıl logos/mantık olarak vahyi tattığında O’ndan daha fazlasını istemekten başka çaresi yoktur. Ve kerem sahibi allah ona hep daha fazlasını verir s.xii
Cihad fethetmekse ve Müslüman özsel olarak mücahitse her zaman yeni bir usül/metodoloji bekleyen kaleler olacaktır. Her kalenin vereceği sarhoşluk is mecburen aynıdır s.xiii
Tarihselci de gelenekselci de nihai hedef olarak şimdiki Müslüman cemaati korumayı değil İslamın talep ettiği barış ve adaleti cümle aleme mal etmeyi hedefler s.xiii
Müslümanın bugünkü sorunu zamanın ruhunu fethetmektir s.xv
Greenpeace,Dünya sosyal forumu,U.arası af örgütü,UNICEF,ERASMUS vs. farkında olunmasa da Allahın istediği barış ve adaleti gözeten hareketlerden başka bir şey değildirler s.xvi
Geleneğin kuranın herhangi bir ayetine verdiği anlamla savaşmak kuranın ayetiyle savaşmak değildir s.xvi
Gazaliyi çağın adamı kılan şey felsefesini kusursuzca temellendirmiş olmasıdır. ‘Allahın yeryüzünde gerçekleştirmek istediği barış ve adaletin mantığını asla anlayamayacağız zira vahiy aklı kurar akla uymaz s.xvii
Bediüzzaman Muhakemattaki bütünsel projesini İbn Rüşdden tevarüs etmiştir. Uluhiyete delil olarak sunulan ihtira nizam ve teleoloji kanıtları ve peygamberliğe delil olarak mucize yerine şeriatın makuliyetini sunmak İbn rüşdün mirasıydı s.xviii
Ya zamanın hakikatine ait Foucault’nun Derrida’nın ve Kant’ın okunması ihmal edilecek ya da Kuran Kant Foucault ve Derrida eşliğinde yeniden okunacak s.xx
Ne aydınlanmacılar gibi(bizde tarihselciler) kökten reddiye ne de Hermeneutikçiler gibi(bizde gelenekselciler) şimdiyi geçmişe sömürge kılma s.xxi
Çok basit bir şeyi fark ettim ‘Usul zamansaldır’. Müçtehidin yaşama evreni usulün gelişiminde hayati bir rol oynar. O zaman gazali-eşari-şafii paradigmasının yaşama evreni etüt edilmeden bu paradigmayı yargılamak zulümdür s.xxi
Sorun her zaman için ‘lafzın hakkını vererek şimdinin nasıl fethedileceğidir’ Lafzın hakkını vermek verilmiş bir hüküm veya kullanılmış bir cümle ya da tek bir kelime yahut kıssanın tekrarı beni bağlamıyor olabilse de bana kesin olarak hakkı batıldan ayırmada kesin olarak gereklidir. s.xxii
Bir gün o çöküşe kadar sımsıkı bağlandığım Allahı tam olarak reddetmeye cüret edebildiğimde Allaha yeniden kavuştum s.3
İlk anahtarım şu ilke oldu ‘Ayeti değil pasajı oku. Ve ayete pasaj bütünlüğü içinde mana ver. Amatör felsefi geçmişim beni etimolojilere hassas kılmıştı. Heidegger felsefesi büyük oranda etimolojik inceliklerin anlaşılmasına dayalıydı ve benim kuşağımı büyüleyen bu yöntemi kuranı anlamakta kullanmak benim için zorunluydu. 2. İlkem bu oldu ‘anlayamadığın yerde etimolojilere in’               3.ilke ‘metnin anlamını aklın tatmin oluncaya kadar didikle’  s4
Kuranın evrenselliği konusunda ısrarcıydım.Tarihselciliğin metnin anlamını somut tarihte araması kuranın özerkliğine zarar veriyordu. Kuran kendi kendini anlamlandırmakta yeterli olmalıydı. Ehli sünnet evrenselliği yanlış yerde arıyordu. Tekil ayetin hikmetine erişilemez somut hükmü. Ve hikmetine erişilemeyen bu somut hükme yapılan kıyaslarla hukukun inşası. Oysa Tevbe 5te Gazali ve bediüzzaman gibilerin vahyi kavramsallaştırtığı anlamda bir imkana kapı aralıyordu. Külli akıl olarak kuran. 4.ilkem ‘Kuranı global bir normatif ilkeler demeti olarak oku’  Ve tüm bunları kuşatmak üzere son olarak İbn Hazmın getirdiği ilke ‘kuran vahyi kendi makuliyetini kendi dil özelliklerinin irdelenmesinde belli eder.
Kafamda çağın yarattığı çok net birkaç sorun vardı. Cihad Ehli kitabın kurtuluşu inanan inanmayan ilişkileri kadın hakları vs. s5
Cabirinin arap islam aklının yapısı kitabı sosyal bilim okuyan birçoklarının temelde kullandığı bir kavramsal silah setini bizzat islami bilgi disiplinlerinin kendisine uyguluyordu hançeri bizzat sinemize batırıyordu. Dediği kısaca şuydu.İslamın ürettiği iki temel disiplin beyan(fıkıh ve kelam) ve irfan(tasavvuf) temelde ezeli ve ebedi olmanın çok uzağında tarihsel bir söylemdir. Ve Paranteze alınmalıdır. Mezopotomyada gelişen bürhan(felsefe) ise evrenseldi. Fakat Gazali ekolü tarafından yok edildi.  s9
Bugünkü Müslümana düşen görev dini metni (kuran-sünnet) hikmeti kendinden menkul bir tarzda değil bizatihi vahiy öncesi akıldan hareketle yeniden inşa etmektir s10
Cabirinin İbn hazmdan alarak öne sürdüğü görüşün fıkıh diliyle söylenişi:
Her hükmün illetinin vahiy öncesi akla dayanan temelini bilmek zorundayız. Yani ahkamın bir mantığı var salt taabbüdi değil ve vahiy öncesi akla dayanan bu mantık anlaşılmadan salt hikmeti ilahiye dyerek geçiştiremeyiz hükümleri s11 
Cabirinin –halledemediği için görünüyor- kuran bağlamında söylediği şu . ‘mana için lafızdan vazgeçmeliyiz’ Fakat bu adımı atmak -ki yak. 100 yıldır bu adımı atmaya çalışıyoruz- islamı bitirmekten öte bir anlam taşımıyor. Kuranın lafzından vazgeçtiğimiz anda ortaya koyacağımız mantığın seküler bir mantıktan zerre kadar farkı yok s11
Şunu fark edecektim kuran bir hukuk ayetinde dahi mecaz kullanıyor.
Kimsenin yapmadığı bir şeyi yaptım.Bugün ya Mushaf ya nüzul sırasına göre okunur. Ben sosyal bilimci olarak önce medeni sureleri halletmem gerektiğine inanıyordum böylece en son inen sureden başladım okumaya. Her sureyi 4 defa dikkatle okuyordum. Mantığım allahın hikmeti demeden taabbudi diye kestirip atmadan bu ahkamın illetini(raison d’etre’sini) varoluş mantığını nasıl kavrayabilirim, vahiy öncesi bir akılla. Medeni surelerle ilgili kafamdaki sorunlar kalkmış durumdaydı. Fakat mekki surelere geçince içim sıkılmaya başladı hep tekrar hep tekrar defalarca ad semud ve hep aynı şeyler hayli daraldım evet muhammed.asm belki müthiş bir toplum reformcusuydu toplumu iyi tahlil ediyor medeni surelerde gördüğüm uzun vadeli çözümleri getirebiliyordu aynı Aristoteles gibi fakat hepsi bu. Mekki surelerde gördüğüm üzere şöyle diyeyim bugüne hiç de hitap etmiyordu. Bütün sıkıntıya rağmen okumaya devam ettim 4er defa. Sonra şu olmaya başladı bir surenin bir yerinde bir ayet doğrudan beni vuruyordu sonra başka bir ayet resmen vuruyordu çünkü bu ayetler canlı kanlıydı s13
Ayetler vurdu vurdu ve daha sonra bir gerçeği fark ettim kuran çok uzun ve karmaşık bir süreci birkaç ayete sıkıştırıyor.s13
Hac suresindeki şu ayet benim için helaki çözüyordu. Senden azabı-helaki soruyorlar. Onlara de ki allah katında bir gün bir senedir. Bu ayet bana şunu söylüyordu. Allah bir sayhayla helak eder fakat bu sayhanın dünyada ömrü birkaç yüzyılı bulabilir. Liberte-egalite-fraternite-(özgürlük eşitlik kardeşlik) sayhasının bütün dünyayı 150 senede düzlemesi gibi. S14
Ad kavmi bugünkü dilde militarist, semud kavmi endüstriyalist, medyen kavmi kapitalist, lut kavmi ise hedonistti. İbrahimin kavmi ise o putlara kendi aralarında bir sevgi oluştursun diye tapıyorlardı. Durkheim bu ayete ne derdi merak ediyorum. S15
Şöyle diyeyim Kuranın kıssaları 21. Asrı da anlatıyordu. Canlı kanlıydı hepsi bu. S15
Vahiy öncesi bir akıldan vahyin mantığına varabilmek zorundayız. S16
Henüz kuranla sahih bir ilişki kurmadan felsefi bir inanma inanmama münakaşısına girmek ne kadar sağlıklıdır bilmiyorum. S17
Allah kamer suresinde biz bu kuranı düşünüp öğüt alsınlar diye kolaylaştırdık oysa onu tetkik eden yok diyor. Bu ayetle en başta bizim şu batıl inanışımıza vuruluyor: Kuranı anlamak her babayiğidin harcı değildir.
Allah harcıdır diyor tabii herkes kendi kabiliyetine ve ihtiyacına göre derk eder. Kuranı hakkıyla anlamaksa yani alemlerin mantığı olan Ezeli Logosu kavramaksa  elbette en babayiğit müçtehidin bile asla harcı olamayacaktır s18
Neml suresi 15-44 Süleyman Belkıs kıssası çözümlemesi :
İnsan bu pasajın zahiri manasına sadece inanabilir. Aklımız ermese de imanımız bunu gerektiriyor diyerek bu kıssayı kabul edebilir. Problem şuradadır ki bu denildiği dakikada bı kıssanın anlatmak istediği birçok hakikat görünmez kılınır ki bu görünmeyen hakikat tam da kuranın bu çağa anlattığı hakikattir. S21
Tayr kuş demektir süleymana kuşların dili öğretilmiştir. El-müfredata baktığımda bedevi araplar geleceğe dair spekülasyonlar yapan insanlara tayr diyorlardı. O halde tayr derken kastedilen stratejisyen olmuyormuydu. Hüdhüd iki kanatlı bir kuş olmaktan öte bir stratejisyendi. Ve süleymana öğretilen aslında kuşların dili değil stratejisyen mantığıydı. Neml yani karınca 7.asır araplarında gizli gizli haber getirip götüren insanları yani casusları niteliyordu. Süleyman ordusuyla casuslar vadisinden geçince onlar korkuya kapılıp hepsi bir kenara saklanıyordu. Bu kıssa için için cin tabiri insin karşıtı olarak ateşten yaratılan cinleri kastettiği gibi bir topluma yabancı olanları da adlandırıyordu. Yani süleymanın ordusu beni israilden yabancı askerlerden ve stratejisyenlerden oluşuyordu. S22
Süleymanın istediği şey taht sembolizminde aslında belkısın egemenliğidir.cinlerden yani yabancı askerlerden güçlü bir komutan der ki sen makamından kalkmadan egemenliği alırız yani sen ölmeden yerine başkası geçmeden bu işi hallederiz. Kendisine kitaptan ilim verilen de sen gözünü kırpmadan tahtı getiririz yani –arapça kaidelerine tamamen sadık kalınarak başka bir çeviri- senin sınırında bir gerileme olmadan yani savaşa lüzum kalmadan o egemenliği sana getiririz.s22
--Çözümleme daha devam ediyor ama yazarın usulü az çok anlaşıldı .(aklıma okuyanın nisa 34te darabeye uzaklaştırın veya atayın cinsel ilişkiye girin anlamını ve eliaçığın namaza salat-dua anlamını vermesi geliyor)—
Nasr hamide bu zeydin tefsir ve tevil üzerine makalesinde şunu savunuyordu. Tevil sahabenin yaptığı gibi vahiyle somut dünya arasında ilişki kurmaktır başka değil. Tefsirse vahyin bağrında mücmel olarak bulunan manayı vuzuha kavuşturmaktır. Yani tefsir salt metin-içi bir faaliyettir başka değil.s25
Tevil zemmedilmesi bir yana kuranın hayattarlığının sürdürülmesi için her daim bir vazifedir.(--maturidinin dediği de böyle bir şey heralde yanlışsa düzeltin--)
Allah bir kavmin tüzel kişiliğine cezasını bu dünyada verir(helak ayetlerine dair) ör. Halife ömer sasani imp. Fethedildiğinde hemen bir helak ayeti okuyor. Tamam bir imp. Bitmişti ama bu devletin tebaasına hiçbir şey olmamıştı. Yani kim helak olmuştu ? hz ömer de benim gibi bu ayetlerin doğal vasıflandırmalarının yanında sosyal bir karakter taşıdığını düşünüyordu s29-30
İçine girmeye başladıkça 21.yy mantığından kopup başka bir aleme varma yoluna girmeden yani bizatihi bugünkü akıldan yabancılaşmadan kavimlerin ve helaklarının kıssalarındaki ulvi dünyaya girilebiliyor. Bunu beceririsek tahsin görgünün belirttiği gibi bir yaşam kaynağı olan kuranın ontolojimizin ve epistemolojimizin de kaynağı kılma şansına sahip olabiliriz. Bu şu değil -kendi dayattığım anlamı kuranın anlamı kılma-. Hayır gerçek çok basit allah kuranı indirirken 21.asrı da düşündü. Kazdıkça güncelleşiyor o kadar. s31
İşçiye verilen ücretle girişimcinin aldığı karın birbirine oranı bölüşüm adaleti konusunu sorunsallaştırabilecek hatta sorunsallaştırmak isteyebilecek bir fıkıhçı bulabilmek o kadar kolay değildir ki bu durumda dindar burjuvanın işçisiyle girdiği parasal ilişkinin seküler burjuvanınkinden farklılık arz etmesi için sebep doğmaz. S37
Fıkıhçının çok önemi bir zorluğu vardır.sizin istediğiniz ideal  toplumda hırsızın eli kesilecek midir zinakara sopa vurulacak mıdır poligami serbest olacak mıdır… gibi sayısız soruya cevap vermek eş zamanlı olarak hem seküler muhatabı ikna etmek hem de evrensel bir hukuki norm olarak anlaşılmış bu ilahi cümleleri haklı çıkarmak gibi bir imkansızlığa maruzdur.s38
Müşrikleri nerede bulursanız öldürün ayetinin kasıtını anlamak için en az 15 ayetlik pasajın dikkatlice okunması gerekir.kadının ½ lik payı ancak ve ancak ciddi ve içi dolu bir mehir kurumunun varlığında anlamlıdır.s41
Kuranın toplumsal mesajı baştan sona bir kavga talebidir bugünün bir kavramıyla ifade etmek gerekirse vahiy bünyesinde çok derin bir özgürlük teolojisi barındırır ve özgürlük için cihad etmeyi şart koşar. Boyundurğun çözülmesi normu salt hukuki kölenin azat edilmesini içermez. Bu norm aslında iktisadi kültürel ya da siyasi birey üzerindeki tüm aşkın belirlenimlerin kaldırılması idealidir. Zekat fakirin karnı doysun diye verilmez. Hedeflenen servetin sadece bazı kesimlerin arasında dolaşan bir talih olmaması ilkesidir.s43
Savaşmayan bireyin kuranın muhatabı omadığını söylemek sanıyorum abartma olmaz cihadın eline silah almak olmadığı adil bir dünya için mücadelenin genel adının cihad olduğu bilgisi artık harcıalem olduğu için bu konuyu es geçiyorum.s43
Kuranda konuşturulan ve kimlikleri belirleyen ‘praxistir’tir ‘ideoloji’ değil.s44
Bugün Müslümanın kolektif zihin dünyasında ebu Hanifeyle agambenin,,şatıbiyle waltersteinin hayali bir erdem sözleşmesine girmiş olduğundan bahsetmek mümkün sorun bu figürlerin henüz birbiriyle konuşmaya başlamamış olmaları.s45
Sadece torunumun böyle eften püften mevzular yerine ör. Kafka estetiğiyle kuran kıssalarını iç içe düşünmeyi dert etmek gibi hayli ciddi sorunları olan bir toplumda yaşayabilmesini çok arzu ederdim.s46
 İslamın ilk döneminde egemnlik ve meşruiyet kalıpları fazlasıyla sol değerlere sahipti.s47
Muaviye hakkında ehli sünnetin manevi büyüklerinden hasan basrinin bir ifadesi manidardır. muaviyeye yaptığı dört şey büyük günah olarak yeter dedikten sonra şu maddeyi sayar.hucr bin adiyyi öldürmesi diğeri halifeliği saltanata dönüştürmesi bürokrasiyi liyakat esasına göre şekillendirmemesi ve babası bilinmeyen yetenekli Ziyadı babasının nüfusuna geçirmesi var.s55
Hilafet saltanata dönüştüğünde yönetici hesap sorulamaz kılınır. Ve bunun islami bir anlayışla alakası zerre kadar alakası yoktur s56
Müslüman bilinç daha yeni teleolojik okumayı keşfediyor olsa da  tr.de sosyal düşünce formasyonu çerçevesinde metin okuma geleneğine sahip laik aydınlar da kurana yaklaşırken böylesi bir okuma yerine 12.yy islami bilincinin dayattığı okuma usulüyle kurana yaklaşmayı tercih ediyorlar s59
Maun suresi-burada dini ritüelleri yerine getirmekle beraber iktisadi adalet kaygısı gözetmeyen kişinin dini yalanladığı ifade ediliyor. Şöyle diyeyim iktisadi adalet olmadan gerçek bir islamdan bahsedemeyiz s61
Kuranda bütün peygamberler sömürü ve baskı düzenine meydan okuyor bu meydan okumanın temeli teoloji çok politik bir teoloji yoksa siyasi ilahiyat mı demeliydim. S62
Kuranın islama ve Müslümanlara islam dolayısıyla düşmanlık etmeyen gayrimüslimlerle velayet ilişkisine girebilecekleri izni verilir. Pasajlar dikkatli okunduğunda burada anahtar mümtehine suresidir.s64
Kuran bir anayasa ya da hukuk metni değildir. Sadece anayasa ya da hukuk inşa edecek bir topluma veya bireye çok ciddi bir ilham verir. Bu ilhamdan esinlenerek hukuk yaratmak laik mantığa da ters değildir.s68
Allaha kulluk olarak formüle edilen islam çelişkili bir mefhumu özgürlüğü doğurabilmiştir ? s84
Halife ömerin arkadaşlar kamu idaresinde iran ve Bizansın seküler akıllarıyla yarattığı kurumları islama mal etmekte en ufak bir sakınca görmediler. Lakin bu medeniyetlerin Egemeni tanrının yeryüzündeki gölgesi olarak gören zihniyetlerinin islam devrimiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Emevilerle olmasa da abbasiler eliyle islama yapışmış bu leke şimdiye kadar kazınamadı. S91
Medine söz. Hobbesçu bir güvenlik sözleşmesidir ve tikel çıkarların ve tikel erdem kavrayışlarının çatıştığı toplumlar için geçerliliği olan bir çeşit cemaatler arası liberal demokrasi modelidir.s93
Şu fetret devrinde allahın zatına inanılsın ya da inanılmasın platonun hakikat iyilik ve güzellik değerleri için ya da Fransız ihtilalinin özgürlük eşitlik kardeşlik değerleri için kısaca erdem için çabalamak hz peygamberin 7.asırda başlattığı sekteye uğramış devrim için cihaddan başka anlama gelmez. S93
Gandhi hindistanında birer mümin olsaydık görevimiz liderliği ele geçirmek değil gandhinin uğruna savaştığı erdem uğruna gandhiye yardım etmek olurdu. S95
Eğer allah bugün peygamber gönderecek olsaydı teorik ve pratik olarak epistemoloji ve siyaset olarak solcu bir peygamber gönderiridi. S97
İslamın siyasal değerlerini bulabileceğimiz en iyi yer muhtemelen dört halife dönemi olacaktır. Buna rağmen bu siyasallığın keşfinin en az irdelendiği yer bu dönem olmuştur.sahabe hakkında kıylü kal etme ölen de öldüren de cennetliktir. Bu dönemin çatışan kahramanlarına aşeri mübeşşere denir.s98
Tevbe suresine bakıldığında esas savaşılanın Hristiyan ya da Zerdüşt inancı değil kendini tanrılaştıran rahip ve krallar ve bu tanrılaştırma üzerinden halkın malının gasp edilmesi olduğu görülür.s99
Abdnin kendisine değil hegemonyasına karşı mücadele etmek başka bir deyişle Hardt ve Negrinin
İmparatorluğuna savaş vermek çok özsel olarak halifelerle beraber Bizansa ve perse karşı savaş vermekle aynı anlama geliyor. S101
Afrikada yıllardır yıl başına 6 milyon insan açlıktan kaynaklanan hastalıklarla ölmektedir. Buna isyan etmiyor olmanın vebali Gazzede öldürülen çocuklara borçtan daha ağırdır. Dünyayı yöneten egemenlerin bu utanca karşı ayırdıkları fon sümüklerini sildikleri mendildir. S.104
Roma hukuk mantığı bedene hükmeder. Allah hem ruhun hem bedenin hakimidir. Bu yüzden roma hukuku hep düzanlamsal cümleler kurar. Metafora mecaza düşmandır. Kuran insanı tüm varoluşuyla kuşattığı için hukuku ilgilendiren ayetlerinde ve pasajlarında  yoğun bir biçimde metafor/istiare ve mecaz kullanır. Ki kuran doğru okunduğunda her ayeti kutsaldır. Ahkam ayetlerini hem bağlamından/pasajından koparıp hem de onları salt düzanlamsal okumak kuranın ruhuna cinayettir. Kendi belagatiyle okunduğundaysa her bireyin şeriati farklıdır ve kimse vahin anlam tekelini sahiplenemez bu egemenlik iddia etmektedir şirktir. Yazdıklarım bireysel bir içtihattan ibarettir. S106
İslamın sembolik dilinin temelleri olan namaz ve zekatın özü olan bu iki niteliğin (özgürlük ve eşitlik) romayı ve iranı islama saldırmaya mecbur eden bu iki temel değerin siyasi idealler cephesinden neredeyse bir daha geri dönmemek üzere geri çekilmesi hüseyinin şehadetine rastlar. S108
Ebubekir ve ömer peygamberden hadis rivayet etmemelerine ve diğer insanların etmesine hoş bakmamalarına şu gerekçeyi gösterirler: ‘siz bunları anlatıyorsunuz fakat sonrakiler bu sözlerin hangi bağlamda söylendiğini anlamayacaklar yanlış mana verecekler’ s109
Yetimlerin malında ancak onlara değer katmak amacıyla tasarruf edin ayetindeki yetimlerin şümulüne afrikanın yetim ulusları da girer. S113
Kuran söyleyiş olarak logostur. Nietzschenin deyişiyle o değişmez bir being değildir eğer logos olarak anlayacaksak becomingdir. Zira elkitab/logos hiç değişmez Tevrat incil ve kuranın farklı zahirlerine rağmen logos hep aynıdır. burada logos bir metni yazmış allahı değil her daim konuşan Allah ı tanıtır. bu metnin batınına inmek demektir. Ama kendini hep zahirde açığa vuran batına. Zahirin beni ilerlemek zorunda bıraktığı ve zahirle ilişkisini hiç koparmamış batına. Yoksa benim ona dışarıdan dayattığım ve metnin zahirini ona yamadığım bir batına değil. S121
Roma ve islam hukukları bambaşka akıl yürütme biçimleri olduğundan kişi bunların her ikisini de hesaplaşmadan özümsemişse o zaman iki hakikat rejimini tek bünyede toplayan bir şizofrendir. Ya romalı augutusun derin hikmetini hissetmez  ya da ebu hanifenin kafasının nasıl çalıştığını yahut da hiçbirinin..s.124
Kamusallık savaşını tamamen modern akıl kazanıyor. Bu süreçte Müslüman  bireyler ve cemaatler kamuda görünür oluyor bu doğru fakat kendi görünürlüklerini tamamen modern ve postmodern akıl temelinde ve modern haklar ve özgürlükler çerçevesinde meşrulaştırıyorlar.s125
Yazar boşanma ile ilgili ayetlerin yanlış anlaşıldığını söylüyor. 
Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları belli hakları  vardır ancak erkekler kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptir.(diyanet meali) s127
Bu ayeti pasajın anlam bütünlüğü ile okuduğumuzda erkeklerin kadınlardan genel olarak daha fazla hak sahibi olduğuna delil getirilen kurani ifade tamamen yanlış okunmuştur. Erkekler kadınları boşadığında eğer erkek isterse kadın ona dönmelidir normu bu ibareden çıkarılamaz bu da yanlış okunmuştur. S131
İlahiyat disiplininden gelecek bir tepki bu ayetin böyle okunması konusunda ümmettin icmaı var sem bambaşka ve görülmedik bir anlam veriyorsun. S131
Eğer zaman değişirse hükümler de değişir kaidesine referans verirsek tarihsel koşullar değiştiğinde onların icmaı da bağlayıcılığını yitirecekti. S134
Neden 14 asırlık alimler zümremizi 14 asırdır süren uzun bir yolculuğa çıkmış ve seyehatlerini nelki hiçbir konuda anlaşamasalar da dini tartışmalarla geçiren dostlar olarak görmüyoruz ? s135
Aslında icma bir sohbet meclisine katılmak gibidir bir zümrenin vermiş olduğu karara boyun eğmek değil.s136
İlk kuşaklardan sonra ve ilimlerimiz tedvin edilirken yaşanan belli kırılmalar var bunlardan biri fıkhımızla ilgili : fıkhın kendisine sonuç hükmü içeren bir ayeti temel almış olması. Tek bir ayet tek bir sonuç hükmü baz alındığında allahın kurandaki akletmesini görmek imkansız hale gelir.zira bu haliyle ayet hiçbir mantık ve koşul belirtmeyen ezeli-ebedi bir hükümdür.s140
Pasajlarda konuşan allah imalı veya açık yollarla dile getirdiği sonuç cümlelerini gerekçelendiriyor. Benim aklımı esas alıp onu ikna etme yolunu seçiyor. Benim tanıdığım allah dolaysız olarak benim seküler akletme yetime hitap ediyor ya da henüz vahiy boyasıyla boyanmamış adalet duyguma. S141
Kuran kadına boşama hakkı veriyor mu ? umum fıkhımıza göre vermiyor. Zaten kurandaki boşanmayla ilgili ayetlere baktığımızda erkeğin boşamasını düzenliyor. Kadının bu hakka sahip olmamasına fıkhımızın eklediği bir gerekçe de var: kadın duygusaldır sağlıklı karar veremez.
Bir de şöyle bir durum oluyor: erkek kadını boşadığında kadın üç iddet bekliyor kendi başına. Sonra kocası onu boşamaktan vazgeçerse kadın ona geri dönmek zorunda.
Bu hükümleri inanmış olsa da bilinçlenmiş kadının kabul etmesi mümkün değil . zaten o sebeple birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bizim fıkhımız bizzat Müslümanların dünyasında işlemiyor. Devlet izin vermiyor diye değil bugünkü Müslümanların bilinci bu hükümleri kabul etmeye müsait olmadığı için. S142
Geleneğimiz kuran okuması üzerinden hukuk üretme faaliyetinde sadece ve sadece sonuç hükümlerine duyarlıdır. Bir sonuç hükmü temel alınınca bu ayet salt kabul veya redde konu olur. Zira bu haliyle hüküm hiçbir mantıki gerekçe içermez tartışması yoktur. S147
Erkeklerin savaş sebebiyle sayıca kadınlara göre çok az olduğu sahipsiz yetimlerin çok olduğu ve bu yetimler büyüyene kadar birilerinin onlara miras kalan mallarını ayakta tutması yani ticarette işleterek değer kazandırtması gereken bir toplumdaysak tabi ki allah poligamiye izin verecek s.151
Elin kesilmesi deyim olarak anlaşıldığında kişiyi hırsızlık eylemine götüren olanaklardan yoksun bırakmak anlamına gelir. Bu önlem bir kelepçe görevi görsün diye alınır ve eğer kişi tevbe ederse allah affedicidir kişi kelepçeden salınır. Bu deyimsel ifadenin Mekke toplumunda hırsızın somut olarak elinin kesilmesi olarak anlaşılması ayetin kuşattığı anlamlardan sadece birinin hayata geçirilmesinden ibarettir. S159
Ölülerin icması hiçbirimiz için bir şey ifade etmez. Zira yaşasalardı ne söyleyeceklerini asla bilemeyiz. İmam şafi ıraktan mısıra gidince bütün fıkıh usulünü yeniden biçimlendirir. Ebu hanifenin görüşlerini yüzlerce defa değiştirdiği bilinir. Bugün yaşasalardı hele ki şartlar tümden değişmişken görüşlerini tam bir revizyondan geçirirler miydi bilemeyiz. Bu sebeble bugünü görmemiş büyüklerin icmaından bahsetmenin bir mantığı yoktur.s163
Nur 31 Kadın bedeninin ortalama erkek tarafından nesneleşmesini önleyecek bir giyim normunu verir bana . S173
İslamın amacı kadını kamusal alandan dışlamak değil kadının cinsel bir meta olarak  kamusallaşmasının önüne geçmektir.s173
Kuranı anlamı hiçbir zaman tüketilmeyecek bir logos olarak görmek peygamberin kuran yorumunu kuranı belirleyen son söz olarak değil de kuranı anlamaya ciddi bir ışık tutan sahihliği kesin tek yorum olarak okumak peygamerin kuranı yaşama dökmesi olarak sünneti tüm asırları bağlayan bir kurallar zinciri olarak değil de kuranın yaşama dökülmesinin en güzel modeli olarak anlamak ve selefi salihini ölmüş gitmiş bir mezarlığın sakinleri olarak değil de ebediyen sürecek bir diyaloğun aktörleri olarak algılamak insana bu ümmetin ortak kabullerinden inhiraf etmeden yeni içtihatlar konusunda cesaret verir. S175
Biri çıkıp kuranın maksadı üstinsanın yaratılmasıdır iddiasında bulunup bu eksende bir kuran okuması yapabilir ve kurana hakimse hiç de eğreti durmaz. Bir başkasının kuran bir özgürlük teolojisidir demesi ve tüm kuranı buna göre kodlamasının önünde hiçbir engel yoktur. S196
Allahın kuran aracılığıyla konuşmasının bitmiş olduğu varsayımında müminin anlam arama çabası ontolojik boyutta tamamen pasiftir.s 197
f.rahman tairhselciliğinin öenmli bir vukufuna temas etmek gerekiyor kuran hz.peygamberin kalbine indirildionun ruhsal yetileri birikimi ve hatta kaygıları kuranı belirleyen faktörlerdendir. Evrenselcilik için bu skandal bir cümledir ki bu kuranın nesnelliğini paramparça eder.s199
tarihselcilik için kuran bir çeşit kusursuz klasiktir. İlyadayı anlamak için önce helenleşmek gerekir. S214
mutezile yaratılışçı olsa da kuran bir evrenselci olarak okur.mutezile akidenin aklı aşan boyutuyla hesaplaşırken tarihselcinin ana sorunsalı ameldir. S215
f.gülenin kadının dövülmesi boşanma sebebidir fetvasının dikkate alınması gerekiyor.s217
‘bir emir sırf allah istediği için mi yerine getirilir(taabbudilik) yoksa allahın emirlerinin kendini temellendirdiği yer fıtri akıl mıdır ‘ cabiri
Cabiri islam aklının en derin bilinçaltının jeolojik haritasını çıkardığı muazzam çalışmasını şu ümit kırıcı cümleyle sonlandırır: ‘lafızdan vazgeçmeliyiz’
Lafzın olanakları ve çağdaş dünyanın gerçekleri konusunu mesele haline getiren bütünselci bir fıkıh usulü çabasına rastlamadım. bunu tefsir de m.esed yaptı.
İslam aklı bugün bir sorular harmanı. Ve belki de allahın bizden istediği bulmak değil aramak. Ve ümit veren gelişmeler.. tahsin görgünün dediği gibi vahyi bir yaşam kaynağı olarak okumak. M.islamoğlunu dinlersek vahyin amacını Müslüman özneyi/subjecti inşa etmek olarak tasavvur etmek.s 225
Kuranın açık muhatabı ey sen diye hitap ettiğinde hiçbir zaman için Müslüman-kadın özne değildir. Kuran sadece iki yerde ve sadece diğer kadınlarla aynı olmadıklarını söylediği ezvacı tahiratla hz.peygameberin eşleriyle 2.tekil/çoğul kişi hitabıyla konuşuyor. Kadınların haklarını ve erkeklerin sorumluluklarını düzenlediği yerde bile kadın hep 3.kişidir. allah kütükten erkekle açık açık konuşurken ‘’kırılgan kaburga kemiği’’nden kadınla imalı bir yolla konuşuyor gibi geliyor bana. Hiç kadın müçtehitimiz yok. Kuranı üzerindeki örtüleri kaldırarak kadın olarak okuyabilenlere rastlamadım. Ama bu farkın farkına varılması kadın konusunda islamın aslında ne söylediğini anlamamıza da yardımcı olur çok eşlilikten huriler meselesine kadar. S226
f.rahmanın ebu yusuftan naklen zikrettiği üzere ayrı ayrı her hadise değil hadisin cemine tümeline riayet edilmelidir.s227
 sünnete bakarken sünnetin türetildiği hadis ve sünnetin tarihselliğine vurgu yapılmalı. Bu yapılmazsa cariye edinmek tuvallette taşla temizlenmek camide sümüğünü elbiseye temizlemek vd de birer sünnet
kabul edilmek zorunda kalınır. Bu temiz bir mantıkla kabul edilemeyeceğine göre sünnet reddedilir ve üsvetün hasetün olan hz.muhamedin yaşamından istifadeye yönelik yollar birdenbire kapanır.s229
bakarada pasajın ortasındaki salata ve vusta salatı muhafaza edin ayeti ise ikindi namazını değil boşanan tarafların birbirine olan saygısını korumaları gerektiğini söylüyor gibi. Çünkü kuranda salat rabbin kullara kulların rabbe derin saygı durumunu da anlatıyor namazın yanında.ss235
moderniteyle tanıştığı 19.yya kadar Osmanlı emperyal yönetimi devlet aklının kelam fıkıh tasavvufla girdiği ilişkide gazalinin barış çağrısı üzerinde temellenmiş olarak okunmalı. Fatih devrinde gazali ve ibn rüşd tartıştırılır gazali tartışmayı kazanır ve Osmanlı eğitiminden felsefe ve doğal bilimler aşama aşama çıkarılır. S249
kelam aklında bir dönüşüm gerçekleştiren said nursi de fıkıhı yeniden örgütleyen fazlurrahman da tasavvufu dönüştüren ikbal de islam düşüncesi açısından seküler akletme yetisiyle ve yeryüzüyle yeni bir ilişki biçimini temsil ediyorlar. Bu yeni ilişki biçiminin ne anlama geldiğini sanıyorum onların kant aklı ve Goethe estetiğiyle beraber okunmalarını gerektiriyor.s 250
ilahileşmiş bireyin allahın sanatını taklit ederek kendini yeryüzünde gerçekleştirmesi bediüzzamanın ideal bireyinin özsel bir niteliğidir. S255
ibn hazm için şarinin hükümdeki maksadı kul tarafından anlışalabilirdir.bu taabbüdizmin tam zıt noktasıdır.s267
muhyiddin ve mevlanadan kavga eylem ve dünyayı dönüştürme çıkmaz.s268
yaşam ve oyun filozofu olarak Nietzschenin tefekkürü bu yüzden kuranın ruhunu tasavvuftan çok daha kusursuz yansıtır. Bir felsefe ki özü kavga ve eylemdir fakat en büyük düşmanını bile hakir görmez.s269
taklidi imanın münker ve nekir denen iki büyük sofiste karşı ayakta kalma gücü yoktur kabir sualinden korkanlar düşünsün.s270
Osmanlı bir İbn arabi medeniyetidir ve bir Osmanlı aydınının ufku fusüsa şerh yazmaktan öteye gitmez.(büyük bir sufi olduğu kadar büyük bir fıkıhçı olan şey bedrettini hariç tutuyorum) fakat Osmanlı bir o kadar da şafii medeniyetidir.s273
12.asırda klasik gözüyle bakılan ve farklı mezheplere ait 3 fıkıh metodolojisi kitabının girişi cümle çözümlemesine adanmıştır(yunus apaydının mustasfaya yazdığı önsöz).. klasik fıkhın pasaj diye bir sorunu yoktur.zaten islamın sahihliği açısından sorun kuranın minimum anlam biriminin ayet değil pasaj olmasıdır. S274
Osmanoğulları ibn arabiye ve onun sanatsal ifadesi olan mevlanaya şerh yazmakta boğuldular ama biri bile vahdeti vücuda ya da vahdeti şuhuda kuramsal kritik getiremedi.s274
İbn rüşdün Müslüman şahsiyetine yakışmayan tek zaafı Aristocu aklı yürütmeyle kurani argümantasyonu birbirine eşdeğerli sanmasıdır. Halbuki hermetik tasavvuf kurani akıl yürütmenin sol ayağıysa antik yunan felsefesi sol ayağı olur. Kuran lütfen ve tenezzülen kendini bunlara tefsir ettirir.s275
Said nursinin bütün otantikliği ibn rüşd kelamını tefsir etmesinden ve ibn hazm  fıkhı için bir önsöz yazmasından ibarettir denebilir. Muhakemat ve münazaratı okumak takdir etmek için yeterlidir. S276
Hadis otoritenin kendisi değildir dini maksadı ortaya çıkarma cehdinde dayandığımız kaynaklardan biridir.s278

 M.Emin Bozyiğit


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder