--Kitap üst başlık olarak iki bölüme ayrılmış.(Tefsir-Fıkıh
ve Kelam). Sadece ilk bölümün özetini yazdım kelam bölümünü birkaç kez daha
okuyup üzerinde biraz daha düşündükten sonra yazabilirim—
Bugün türkiyede ana olarak tarihselcilik-gelenekselcilik
çatışması olarak tezahür eden tartışma teorik olarak sonuçlanmamış olsa da
İslami yaşam biçiminin modernitenin ya da kapitalizmin kodlarına giderek eklemlendiği
tartışmanın her iki tarafı için tartışılmaz bir gerçektir s.x
Benliğimde talebim seküler aklımın tatmin olmasını
beklemekti tatmin olamadığım noktada bana önceden sunulmuş cevapları kabul
etmemek ve vahyi daha da derinlemesine kazımak s.xi
M.Esedin etkisi bir yönüyle pasajın önemini teslim etmiş bir
tefsir yazmış olmasına dayanır s.xii
Onun içim önemli bir sorun bu bakışı tefsirde derinleştirmek
ve bunun fıkha nasıl yansıması gerektiğini düşünmekte düğümlenir.Fıkhın
hammaddesinin ayet değil de pasaj olduğunu iddia etmek bambaşka bir fıkıh
doğurur. Seküler aklın doyuma ulaştığı ve vahiyden hep daha fazlasını istemeye
başladığı yer de sanıyorum burasıdır. Çünkü seküler ve içkin akıl logos/mantık
olarak vahyi tattığında O’ndan daha fazlasını istemekten başka çaresi yoktur.
Ve kerem sahibi allah ona hep daha fazlasını verir s.xii
Cihad fethetmekse ve Müslüman özsel olarak mücahitse her
zaman yeni bir usül/metodoloji bekleyen kaleler olacaktır. Her kalenin vereceği
sarhoşluk is mecburen aynıdır s.xiii
Tarihselci de gelenekselci de nihai hedef olarak şimdiki
Müslüman cemaati korumayı değil İslamın talep ettiği barış ve adaleti cümle
aleme mal etmeyi hedefler s.xiii
Müslümanın bugünkü sorunu zamanın ruhunu fethetmektir s.xv
Greenpeace,Dünya sosyal forumu,U.arası af
örgütü,UNICEF,ERASMUS vs. farkında olunmasa da Allahın istediği barış ve
adaleti gözeten hareketlerden başka bir şey değildirler s.xvi
Geleneğin kuranın herhangi bir ayetine verdiği anlamla
savaşmak kuranın ayetiyle savaşmak değildir s.xvi
Gazaliyi çağın adamı kılan şey felsefesini kusursuzca
temellendirmiş olmasıdır. ‘Allahın yeryüzünde gerçekleştirmek istediği barış ve
adaletin mantığını asla anlayamayacağız zira vahiy aklı kurar akla uymaz s.xvii
Bediüzzaman Muhakemattaki bütünsel projesini İbn Rüşdden
tevarüs etmiştir. Uluhiyete delil olarak sunulan ihtira nizam ve teleoloji
kanıtları ve peygamberliğe delil olarak mucize yerine şeriatın makuliyetini
sunmak İbn rüşdün mirasıydı s.xviii
Ya zamanın hakikatine ait Foucault’nun Derrida’nın ve
Kant’ın okunması ihmal edilecek ya da Kuran Kant Foucault ve Derrida eşliğinde
yeniden okunacak s.xx
Ne aydınlanmacılar gibi(bizde tarihselciler) kökten reddiye
ne de Hermeneutikçiler gibi(bizde gelenekselciler) şimdiyi geçmişe sömürge
kılma s.xxi
Çok basit bir şeyi fark ettim ‘Usul zamansaldır’. Müçtehidin
yaşama evreni usulün gelişiminde hayati bir rol oynar. O zaman
gazali-eşari-şafii paradigmasının yaşama evreni etüt edilmeden bu paradigmayı
yargılamak zulümdür s.xxi
Sorun her zaman için ‘lafzın hakkını vererek şimdinin nasıl
fethedileceğidir’ Lafzın hakkını vermek verilmiş bir hüküm veya kullanılmış bir
cümle ya da tek bir kelime yahut kıssanın tekrarı beni bağlamıyor olabilse de
bana kesin olarak hakkı batıldan ayırmada kesin olarak gereklidir. s.xxii
Bir gün o çöküşe kadar sımsıkı bağlandığım Allahı tam olarak
reddetmeye cüret edebildiğimde Allaha yeniden kavuştum s.3
İlk anahtarım şu ilke oldu ‘Ayeti değil pasajı oku. Ve ayete
pasaj bütünlüğü içinde mana ver. Amatör felsefi geçmişim beni etimolojilere
hassas kılmıştı. Heidegger felsefesi büyük oranda etimolojik inceliklerin
anlaşılmasına dayalıydı ve benim kuşağımı büyüleyen bu yöntemi kuranı anlamakta
kullanmak benim için zorunluydu. 2. İlkem bu oldu ‘anlayamadığın yerde
etimolojilere in’ 3.ilke
‘metnin anlamını aklın tatmin oluncaya kadar didikle’ s4
Kuranın evrenselliği konusunda ısrarcıydım.Tarihselciliğin
metnin anlamını somut tarihte araması kuranın özerkliğine zarar veriyordu.
Kuran kendi kendini anlamlandırmakta yeterli olmalıydı. Ehli sünnet
evrenselliği yanlış yerde arıyordu. Tekil ayetin hikmetine erişilemez somut
hükmü. Ve hikmetine erişilemeyen bu somut hükme yapılan kıyaslarla hukukun
inşası. Oysa Tevbe 5te Gazali ve bediüzzaman gibilerin vahyi
kavramsallaştırtığı anlamda bir imkana kapı aralıyordu. Külli akıl olarak
kuran. 4.ilkem ‘Kuranı global bir normatif ilkeler demeti olarak oku’ Ve tüm bunları kuşatmak üzere son olarak İbn
Hazmın getirdiği ilke ‘kuran vahyi kendi makuliyetini kendi dil özelliklerinin
irdelenmesinde belli eder.
Kafamda çağın yarattığı çok net birkaç sorun vardı. Cihad
Ehli kitabın kurtuluşu inanan inanmayan ilişkileri kadın hakları vs. s5
Cabirinin arap islam aklının yapısı kitabı sosyal bilim
okuyan birçoklarının temelde kullandığı bir kavramsal silah setini bizzat
islami bilgi disiplinlerinin kendisine uyguluyordu hançeri bizzat sinemize
batırıyordu. Dediği kısaca şuydu.İslamın ürettiği iki temel disiplin
beyan(fıkıh ve kelam) ve irfan(tasavvuf) temelde ezeli ve ebedi olmanın çok
uzağında tarihsel bir söylemdir. Ve Paranteze alınmalıdır. Mezopotomyada
gelişen bürhan(felsefe) ise evrenseldi. Fakat Gazali ekolü tarafından yok
edildi. s9
Bugünkü Müslümana düşen görev dini metni (kuran-sünnet)
hikmeti kendinden menkul bir tarzda değil bizatihi vahiy öncesi akıldan
hareketle yeniden inşa etmektir s10
Cabirinin İbn hazmdan alarak öne sürdüğü görüşün fıkıh
diliyle söylenişi:
Her hükmün illetinin vahiy öncesi akla dayanan temelini
bilmek zorundayız. Yani ahkamın bir mantığı var salt taabbüdi değil ve vahiy
öncesi akla dayanan bu mantık anlaşılmadan salt hikmeti ilahiye dyerek
geçiştiremeyiz hükümleri s11
Cabirinin –halledemediği için görünüyor- kuran bağlamında
söylediği şu . ‘mana için lafızdan vazgeçmeliyiz’ Fakat bu adımı atmak -ki yak.
100 yıldır bu adımı atmaya çalışıyoruz- islamı bitirmekten öte bir anlam
taşımıyor. Kuranın lafzından vazgeçtiğimiz anda ortaya koyacağımız mantığın
seküler bir mantıktan zerre kadar farkı yok s11
Şunu fark edecektim kuran bir hukuk ayetinde dahi mecaz
kullanıyor.
Kimsenin yapmadığı bir şeyi yaptım.Bugün ya Mushaf ya nüzul
sırasına göre okunur. Ben sosyal bilimci olarak önce medeni sureleri halletmem
gerektiğine inanıyordum böylece en son inen sureden başladım okumaya. Her
sureyi 4 defa dikkatle okuyordum. Mantığım allahın hikmeti demeden taabbudi
diye kestirip atmadan bu ahkamın illetini(raison d’etre’sini) varoluş mantığını
nasıl kavrayabilirim, vahiy öncesi bir akılla. Medeni surelerle ilgili
kafamdaki sorunlar kalkmış durumdaydı. Fakat mekki surelere geçince içim
sıkılmaya başladı hep tekrar hep tekrar defalarca ad semud ve hep aynı şeyler
hayli daraldım evet muhammed.asm belki müthiş bir toplum reformcusuydu toplumu
iyi tahlil ediyor medeni surelerde gördüğüm uzun vadeli çözümleri
getirebiliyordu aynı Aristoteles gibi fakat hepsi bu. Mekki surelerde gördüğüm
üzere şöyle diyeyim bugüne hiç de hitap etmiyordu. Bütün sıkıntıya rağmen
okumaya devam ettim 4er defa. Sonra şu olmaya başladı bir surenin bir yerinde
bir ayet doğrudan beni vuruyordu sonra başka bir ayet resmen vuruyordu çünkü bu
ayetler canlı kanlıydı s13
Ayetler vurdu vurdu ve daha sonra bir gerçeği fark ettim
kuran çok uzun ve karmaşık bir süreci birkaç ayete sıkıştırıyor.s13
Hac suresindeki şu ayet benim için helaki çözüyordu. Senden
azabı-helaki soruyorlar. Onlara de ki allah katında bir gün bir senedir. Bu
ayet bana şunu söylüyordu. Allah bir sayhayla helak eder fakat bu sayhanın
dünyada ömrü birkaç yüzyılı bulabilir. Liberte-egalite-fraternite-(özgürlük
eşitlik kardeşlik) sayhasının bütün dünyayı 150 senede düzlemesi gibi. S14
Ad kavmi bugünkü dilde militarist, semud kavmi
endüstriyalist, medyen kavmi kapitalist, lut kavmi ise hedonistti. İbrahimin
kavmi ise o putlara kendi aralarında bir sevgi oluştursun diye tapıyorlardı.
Durkheim bu ayete ne derdi merak ediyorum. S15
Şöyle diyeyim Kuranın kıssaları 21. Asrı da anlatıyordu.
Canlı kanlıydı hepsi bu. S15
Vahiy öncesi bir akıldan vahyin mantığına varabilmek
zorundayız. S16
Henüz kuranla sahih bir ilişki kurmadan felsefi bir inanma
inanmama münakaşısına girmek ne kadar sağlıklıdır bilmiyorum. S17
Allah kamer suresinde biz bu kuranı düşünüp öğüt alsınlar
diye kolaylaştırdık oysa onu tetkik eden yok diyor. Bu ayetle en başta bizim şu
batıl inanışımıza vuruluyor: Kuranı anlamak her babayiğidin harcı değildir.
Allah harcıdır diyor tabii herkes kendi kabiliyetine ve
ihtiyacına göre derk eder. Kuranı hakkıyla anlamaksa yani alemlerin mantığı
olan Ezeli Logosu kavramaksa elbette en
babayiğit müçtehidin bile asla harcı olamayacaktır s18
Neml suresi 15-44 Süleyman Belkıs kıssası çözümlemesi :
İnsan bu pasajın zahiri manasına sadece inanabilir. Aklımız
ermese de imanımız bunu gerektiriyor diyerek bu kıssayı kabul edebilir. Problem
şuradadır ki bu denildiği dakikada bı kıssanın anlatmak istediği birçok hakikat
görünmez kılınır ki bu görünmeyen hakikat tam da kuranın bu çağa anlattığı
hakikattir. S21
Tayr kuş demektir süleymana kuşların dili öğretilmiştir.
El-müfredata baktığımda bedevi araplar geleceğe dair spekülasyonlar yapan
insanlara tayr diyorlardı. O halde tayr derken kastedilen stratejisyen
olmuyormuydu. Hüdhüd iki kanatlı bir kuş olmaktan öte bir stratejisyendi. Ve
süleymana öğretilen aslında kuşların dili değil stratejisyen mantığıydı. Neml
yani karınca 7.asır araplarında gizli gizli haber getirip götüren insanları
yani casusları niteliyordu. Süleyman ordusuyla casuslar vadisinden geçince
onlar korkuya kapılıp hepsi bir kenara saklanıyordu. Bu kıssa için için cin
tabiri insin karşıtı olarak ateşten yaratılan cinleri kastettiği gibi bir
topluma yabancı olanları da adlandırıyordu. Yani süleymanın ordusu beni
israilden yabancı askerlerden ve stratejisyenlerden oluşuyordu. S22
Süleymanın istediği şey taht sembolizminde aslında belkısın egemenliğidir.cinlerden
yani yabancı askerlerden güçlü bir komutan der ki sen makamından kalkmadan
egemenliği alırız yani sen ölmeden yerine başkası geçmeden bu işi hallederiz.
Kendisine kitaptan ilim verilen de sen gözünü kırpmadan tahtı getiririz yani
–arapça kaidelerine tamamen sadık kalınarak başka bir çeviri- senin sınırında
bir gerileme olmadan yani savaşa lüzum kalmadan o egemenliği sana getiririz.s22
--Çözümleme daha devam ediyor ama yazarın usulü az çok
anlaşıldı .(aklıma okuyanın nisa 34te darabeye uzaklaştırın veya atayın cinsel
ilişkiye girin anlamını ve eliaçığın namaza salat-dua anlamını vermesi
geliyor)—
Nasr hamide bu zeydin tefsir ve tevil üzerine makalesinde
şunu savunuyordu. Tevil sahabenin yaptığı gibi vahiyle somut dünya arasında
ilişki kurmaktır başka değil. Tefsirse vahyin bağrında mücmel olarak bulunan
manayı vuzuha kavuşturmaktır. Yani tefsir salt metin-içi bir faaliyettir başka
değil.s25
Tevil zemmedilmesi bir yana kuranın hayattarlığının
sürdürülmesi için her daim bir vazifedir.(--maturidinin dediği de böyle bir şey
heralde yanlışsa düzeltin--)
Allah bir kavmin tüzel kişiliğine cezasını bu dünyada
verir(helak ayetlerine dair) ör. Halife ömer sasani imp. Fethedildiğinde hemen
bir helak ayeti okuyor. Tamam bir imp. Bitmişti ama bu devletin tebaasına
hiçbir şey olmamıştı. Yani kim helak olmuştu ? hz ömer de benim gibi bu
ayetlerin doğal vasıflandırmalarının yanında sosyal bir karakter taşıdığını
düşünüyordu s29-30
İçine girmeye
başladıkça 21.yy mantığından kopup başka bir aleme varma yoluna girmeden yani
bizatihi bugünkü akıldan yabancılaşmadan kavimlerin ve helaklarının
kıssalarındaki ulvi dünyaya girilebiliyor. Bunu beceririsek tahsin görgünün
belirttiği gibi bir yaşam kaynağı olan kuranın ontolojimizin ve
epistemolojimizin de kaynağı kılma şansına sahip olabiliriz. Bu şu değil -kendi
dayattığım anlamı kuranın anlamı kılma-. Hayır gerçek çok basit allah kuranı
indirirken 21.asrı da düşündü. Kazdıkça güncelleşiyor o kadar. s31
İşçiye verilen
ücretle girişimcinin aldığı karın birbirine oranı bölüşüm adaleti konusunu
sorunsallaştırabilecek hatta sorunsallaştırmak isteyebilecek bir fıkıhçı
bulabilmek o kadar kolay değildir ki bu durumda dindar burjuvanın işçisiyle
girdiği parasal ilişkinin seküler burjuvanınkinden farklılık arz etmesi için
sebep doğmaz. S37
Fıkıhçının çok
önemi bir zorluğu vardır.sizin istediğiniz ideal toplumda hırsızın eli kesilecek midir
zinakara sopa vurulacak mıdır poligami serbest olacak mıdır… gibi sayısız soruya
cevap vermek eş zamanlı olarak hem seküler muhatabı ikna etmek hem de evrensel
bir hukuki norm olarak anlaşılmış bu ilahi cümleleri haklı çıkarmak gibi bir
imkansızlığa maruzdur.s38
Müşrikleri
nerede bulursanız öldürün ayetinin kasıtını anlamak için en az 15 ayetlik
pasajın dikkatlice okunması gerekir.kadının ½ lik payı ancak ve ancak ciddi ve
içi dolu bir mehir kurumunun varlığında anlamlıdır.s41
Kuranın
toplumsal mesajı baştan sona bir kavga talebidir bugünün bir kavramıyla ifade
etmek gerekirse vahiy bünyesinde çok derin bir özgürlük teolojisi barındırır ve
özgürlük için cihad etmeyi şart koşar. Boyundurğun çözülmesi normu salt hukuki
kölenin azat edilmesini içermez. Bu norm aslında iktisadi kültürel ya da siyasi
birey üzerindeki tüm aşkın belirlenimlerin kaldırılması idealidir. Zekat
fakirin karnı doysun diye verilmez. Hedeflenen servetin sadece bazı kesimlerin
arasında dolaşan bir talih olmaması ilkesidir.s43
Savaşmayan
bireyin kuranın muhatabı omadığını söylemek sanıyorum abartma olmaz cihadın
eline silah almak olmadığı adil bir dünya için mücadelenin genel adının cihad
olduğu bilgisi artık harcıalem olduğu için bu konuyu es geçiyorum.s43
Kuranda
konuşturulan ve kimlikleri belirleyen ‘praxistir’tir ‘ideoloji’ değil.s44
Bugün
Müslümanın kolektif zihin dünyasında ebu Hanifeyle agambenin,,şatıbiyle
waltersteinin hayali bir erdem sözleşmesine girmiş olduğundan bahsetmek mümkün
sorun bu figürlerin henüz birbiriyle konuşmaya başlamamış olmaları.s45
Sadece
torunumun böyle eften püften mevzular yerine ör. Kafka estetiğiyle kuran
kıssalarını iç içe düşünmeyi dert etmek gibi hayli ciddi sorunları olan bir
toplumda yaşayabilmesini çok arzu ederdim.s46
İslamın ilk döneminde egemnlik ve meşruiyet
kalıpları fazlasıyla sol değerlere sahipti.s47
Muaviye
hakkında ehli sünnetin manevi büyüklerinden hasan basrinin bir ifadesi
manidardır. muaviyeye yaptığı dört şey büyük günah olarak yeter dedikten sonra
şu maddeyi sayar.hucr bin adiyyi öldürmesi diğeri halifeliği saltanata
dönüştürmesi bürokrasiyi liyakat esasına göre şekillendirmemesi ve babası
bilinmeyen yetenekli Ziyadı babasının nüfusuna geçirmesi var.s55
Hilafet
saltanata dönüştüğünde yönetici hesap sorulamaz kılınır. Ve bunun islami bir
anlayışla alakası zerre kadar alakası yoktur s56
Müslüman
bilinç daha yeni teleolojik okumayı keşfediyor olsa da tr.de sosyal düşünce formasyonu çerçevesinde
metin okuma geleneğine sahip laik aydınlar da kurana yaklaşırken böylesi bir
okuma yerine 12.yy islami bilincinin dayattığı okuma usulüyle kurana yaklaşmayı
tercih ediyorlar s59
Maun
suresi-burada dini ritüelleri yerine getirmekle beraber iktisadi adalet kaygısı
gözetmeyen kişinin dini yalanladığı ifade ediliyor. Şöyle diyeyim iktisadi
adalet olmadan gerçek bir islamdan bahsedemeyiz s61
Kuranda bütün
peygamberler sömürü ve baskı düzenine meydan okuyor bu meydan okumanın temeli
teoloji çok politik bir teoloji yoksa siyasi ilahiyat mı demeliydim. S62
Kuranın islama
ve Müslümanlara islam dolayısıyla düşmanlık etmeyen gayrimüslimlerle velayet
ilişkisine girebilecekleri izni verilir. Pasajlar dikkatli okunduğunda burada
anahtar mümtehine suresidir.s64
Kuran bir
anayasa ya da hukuk metni değildir. Sadece anayasa ya da hukuk inşa edecek bir
topluma veya bireye çok ciddi bir ilham verir. Bu ilhamdan esinlenerek hukuk
yaratmak laik mantığa da ters değildir.s68
Allaha kulluk
olarak formüle edilen islam çelişkili bir mefhumu özgürlüğü doğurabilmiştir ?
s84
Halife ömerin
arkadaşlar kamu idaresinde iran ve Bizansın seküler akıllarıyla yarattığı
kurumları islama mal etmekte en ufak bir sakınca görmediler. Lakin bu
medeniyetlerin Egemeni tanrının yeryüzündeki gölgesi olarak gören
zihniyetlerinin islam devrimiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Emevilerle olmasa da
abbasiler eliyle islama yapışmış bu leke şimdiye kadar kazınamadı. S91
Medine söz.
Hobbesçu bir güvenlik sözleşmesidir ve tikel çıkarların ve tikel erdem
kavrayışlarının çatıştığı toplumlar için geçerliliği olan bir çeşit cemaatler
arası liberal demokrasi modelidir.s93
Şu fetret
devrinde allahın zatına inanılsın ya da inanılmasın platonun hakikat iyilik ve
güzellik değerleri için ya da Fransız ihtilalinin özgürlük eşitlik kardeşlik
değerleri için kısaca erdem için çabalamak hz peygamberin 7.asırda başlattığı
sekteye uğramış devrim için cihaddan başka anlama gelmez. S93
Gandhi
hindistanında birer mümin olsaydık görevimiz liderliği ele geçirmek değil
gandhinin uğruna savaştığı erdem uğruna gandhiye yardım etmek olurdu. S95
Eğer allah
bugün peygamber gönderecek olsaydı teorik ve pratik olarak epistemoloji ve
siyaset olarak solcu bir peygamber gönderiridi. S97
İslamın
siyasal değerlerini bulabileceğimiz en iyi yer muhtemelen dört halife dönemi
olacaktır. Buna rağmen bu siyasallığın keşfinin en az irdelendiği yer bu dönem
olmuştur.sahabe hakkında kıylü kal etme ölen de öldüren de cennetliktir. Bu
dönemin çatışan kahramanlarına aşeri mübeşşere denir.s98
Tevbe suresine
bakıldığında esas savaşılanın Hristiyan ya da Zerdüşt inancı değil kendini
tanrılaştıran rahip ve krallar ve bu tanrılaştırma üzerinden halkın malının
gasp edilmesi olduğu görülür.s99
Abdnin kendisine
değil hegemonyasına karşı mücadele etmek başka bir deyişle Hardt ve Negrinin
İmparatorluğuna
savaş vermek çok özsel olarak halifelerle beraber Bizansa ve perse karşı savaş
vermekle aynı anlama geliyor. S101
Afrikada
yıllardır yıl başına 6 milyon insan açlıktan kaynaklanan hastalıklarla
ölmektedir. Buna isyan etmiyor olmanın vebali Gazzede öldürülen çocuklara
borçtan daha ağırdır. Dünyayı yöneten egemenlerin bu utanca karşı ayırdıkları
fon sümüklerini sildikleri mendildir. S.104
Roma hukuk
mantığı bedene hükmeder. Allah hem ruhun hem bedenin hakimidir. Bu yüzden roma
hukuku hep düzanlamsal cümleler kurar. Metafora mecaza düşmandır. Kuran insanı
tüm varoluşuyla kuşattığı için hukuku ilgilendiren ayetlerinde ve pasajlarında yoğun bir biçimde metafor/istiare ve mecaz
kullanır. Ki kuran doğru okunduğunda her ayeti kutsaldır. Ahkam ayetlerini hem
bağlamından/pasajından koparıp hem de onları salt düzanlamsal okumak kuranın
ruhuna cinayettir. Kendi belagatiyle okunduğundaysa her bireyin şeriati
farklıdır ve kimse vahin anlam tekelini sahiplenemez bu egemenlik iddia
etmektedir şirktir. Yazdıklarım bireysel bir içtihattan ibarettir. S106
İslamın
sembolik dilinin temelleri olan namaz ve zekatın özü olan bu iki niteliğin
(özgürlük ve eşitlik) romayı ve iranı islama saldırmaya mecbur eden bu iki
temel değerin siyasi idealler cephesinden neredeyse bir daha geri dönmemek
üzere geri çekilmesi hüseyinin şehadetine rastlar. S108
Ebubekir ve
ömer peygamberden hadis rivayet etmemelerine ve diğer insanların etmesine hoş bakmamalarına
şu gerekçeyi gösterirler: ‘siz bunları anlatıyorsunuz fakat sonrakiler bu
sözlerin hangi bağlamda söylendiğini anlamayacaklar yanlış mana verecekler’
s109
Yetimlerin
malında ancak onlara değer katmak amacıyla tasarruf edin ayetindeki yetimlerin
şümulüne afrikanın yetim ulusları da girer. S113
Kuran söyleyiş
olarak logostur. Nietzschenin deyişiyle o değişmez bir being değildir eğer
logos olarak anlayacaksak becomingdir. Zira elkitab/logos hiç değişmez Tevrat
incil ve kuranın farklı zahirlerine rağmen logos hep aynıdır. burada logos bir
metni yazmış allahı değil her daim konuşan Allah ı tanıtır. bu metnin batınına
inmek demektir. Ama kendini hep zahirde açığa vuran batına. Zahirin beni
ilerlemek zorunda bıraktığı ve zahirle ilişkisini hiç koparmamış batına. Yoksa
benim ona dışarıdan dayattığım ve metnin zahirini ona yamadığım bir batına
değil. S121
Roma ve islam
hukukları bambaşka akıl yürütme biçimleri olduğundan kişi bunların her ikisini
de hesaplaşmadan özümsemişse o zaman iki hakikat rejimini tek bünyede toplayan
bir şizofrendir. Ya romalı augutusun derin hikmetini hissetmez ya da ebu hanifenin kafasının nasıl
çalıştığını yahut da hiçbirinin..s.124
Kamusallık
savaşını tamamen modern akıl kazanıyor. Bu süreçte Müslüman bireyler ve cemaatler kamuda görünür oluyor
bu doğru fakat kendi görünürlüklerini tamamen modern ve postmodern akıl
temelinde ve modern haklar ve özgürlükler çerçevesinde meşrulaştırıyorlar.s125
Yazar boşanma
ile ilgili ayetlerin yanlış anlaşıldığını söylüyor.
Erkeklerin
kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları
belli hakları vardır ancak erkekler
kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptir.(diyanet meali) s127
Bu ayeti
pasajın anlam bütünlüğü ile okuduğumuzda erkeklerin kadınlardan genel olarak
daha fazla hak sahibi olduğuna delil getirilen kurani ifade tamamen yanlış
okunmuştur. Erkekler kadınları boşadığında eğer erkek isterse kadın ona
dönmelidir normu bu ibareden çıkarılamaz bu da yanlış okunmuştur. S131
İlahiyat
disiplininden gelecek bir tepki bu ayetin böyle okunması konusunda ümmettin
icmaı var sem bambaşka ve görülmedik bir anlam veriyorsun. S131
Eğer zaman
değişirse hükümler de değişir kaidesine referans verirsek tarihsel koşullar
değiştiğinde onların icmaı da bağlayıcılığını yitirecekti. S134
Neden 14
asırlık alimler zümremizi 14 asırdır süren uzun bir yolculuğa çıkmış ve
seyehatlerini nelki hiçbir konuda anlaşamasalar da dini tartışmalarla geçiren
dostlar olarak görmüyoruz ? s135
Aslında icma
bir sohbet meclisine katılmak gibidir bir zümrenin vermiş olduğu karara boyun
eğmek değil.s136
İlk
kuşaklardan sonra ve ilimlerimiz tedvin edilirken yaşanan belli kırılmalar var
bunlardan biri fıkhımızla ilgili : fıkhın kendisine sonuç hükmü içeren bir ayeti
temel almış olması. Tek bir ayet tek bir sonuç hükmü baz alındığında allahın
kurandaki akletmesini görmek imkansız hale gelir.zira bu haliyle ayet hiçbir
mantık ve koşul belirtmeyen ezeli-ebedi bir hükümdür.s140
Pasajlarda
konuşan allah imalı veya açık yollarla dile getirdiği sonuç cümlelerini
gerekçelendiriyor. Benim aklımı esas alıp onu ikna etme yolunu seçiyor. Benim
tanıdığım allah dolaysız olarak benim seküler akletme yetime hitap ediyor ya da
henüz vahiy boyasıyla boyanmamış adalet duyguma. S141
Kuran kadına
boşama hakkı veriyor mu ? umum fıkhımıza göre vermiyor. Zaten kurandaki
boşanmayla ilgili ayetlere baktığımızda erkeğin boşamasını düzenliyor. Kadının
bu hakka sahip olmamasına fıkhımızın eklediği bir gerekçe de var: kadın
duygusaldır sağlıklı karar veremez.
Bir de şöyle
bir durum oluyor: erkek kadını boşadığında kadın üç iddet bekliyor kendi
başına. Sonra kocası onu boşamaktan vazgeçerse kadın ona geri dönmek zorunda.
Bu hükümleri
inanmış olsa da bilinçlenmiş kadının kabul etmesi mümkün değil . zaten o
sebeple birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bizim fıkhımız bizzat
Müslümanların dünyasında işlemiyor. Devlet izin vermiyor diye değil bugünkü
Müslümanların bilinci bu hükümleri kabul etmeye müsait olmadığı için. S142
Geleneğimiz
kuran okuması üzerinden hukuk üretme faaliyetinde sadece ve sadece sonuç
hükümlerine duyarlıdır. Bir sonuç hükmü temel alınınca bu ayet salt kabul veya
redde konu olur. Zira bu haliyle hüküm hiçbir mantıki gerekçe içermez
tartışması yoktur. S147
Erkeklerin
savaş sebebiyle sayıca kadınlara göre çok az olduğu sahipsiz yetimlerin çok
olduğu ve bu yetimler büyüyene kadar birilerinin onlara miras kalan mallarını
ayakta tutması yani ticarette işleterek değer kazandırtması gereken bir
toplumdaysak tabi ki allah poligamiye izin verecek s.151
Elin kesilmesi
deyim olarak anlaşıldığında kişiyi hırsızlık eylemine götüren olanaklardan
yoksun bırakmak anlamına gelir. Bu önlem bir kelepçe görevi görsün diye alınır
ve eğer kişi tevbe ederse allah affedicidir kişi kelepçeden salınır. Bu deyimsel
ifadenin Mekke toplumunda hırsızın somut olarak elinin kesilmesi olarak
anlaşılması ayetin kuşattığı anlamlardan sadece birinin hayata geçirilmesinden
ibarettir. S159
Ölülerin
icması hiçbirimiz için bir şey ifade etmez. Zira yaşasalardı ne söyleyeceklerini
asla bilemeyiz. İmam şafi ıraktan mısıra gidince bütün fıkıh usulünü yeniden
biçimlendirir. Ebu hanifenin görüşlerini yüzlerce defa değiştirdiği bilinir.
Bugün yaşasalardı hele ki şartlar tümden değişmişken görüşlerini tam bir
revizyondan geçirirler miydi bilemeyiz. Bu sebeble bugünü görmemiş büyüklerin
icmaından bahsetmenin bir mantığı yoktur.s163
Nur 31 Kadın
bedeninin ortalama erkek tarafından nesneleşmesini önleyecek bir giyim normunu
verir bana . S173
İslamın amacı
kadını kamusal alandan dışlamak değil kadının cinsel bir meta olarak kamusallaşmasının önüne geçmektir.s173
Kuranı anlamı
hiçbir zaman tüketilmeyecek bir logos olarak görmek peygamberin kuran yorumunu
kuranı belirleyen son söz olarak değil de kuranı anlamaya ciddi bir ışık tutan
sahihliği kesin tek yorum olarak okumak peygamerin kuranı yaşama dökmesi olarak
sünneti tüm asırları bağlayan bir kurallar zinciri olarak değil de kuranın
yaşama dökülmesinin en güzel modeli olarak anlamak ve selefi salihini ölmüş
gitmiş bir mezarlığın sakinleri olarak değil de ebediyen sürecek bir diyaloğun
aktörleri olarak algılamak insana bu ümmetin ortak kabullerinden inhiraf
etmeden yeni içtihatlar konusunda cesaret verir. S175
Biri çıkıp
kuranın maksadı üstinsanın yaratılmasıdır iddiasında bulunup bu eksende bir
kuran okuması yapabilir ve kurana hakimse hiç de eğreti durmaz. Bir başkasının
kuran bir özgürlük teolojisidir demesi ve tüm kuranı buna göre kodlamasının
önünde hiçbir engel yoktur. S196
Allahın kuran
aracılığıyla konuşmasının bitmiş olduğu varsayımında müminin anlam arama çabası
ontolojik boyutta tamamen pasiftir.s 197
f.rahman
tairhselciliğinin öenmli bir vukufuna temas etmek gerekiyor kuran
hz.peygamberin kalbine indirildionun ruhsal yetileri birikimi ve hatta
kaygıları kuranı belirleyen faktörlerdendir. Evrenselcilik için bu skandal bir
cümledir ki bu kuranın nesnelliğini paramparça eder.s199
tarihselcilik
için kuran bir çeşit kusursuz klasiktir. İlyadayı anlamak için önce helenleşmek
gerekir. S214
mutezile
yaratılışçı olsa da kuran bir evrenselci olarak okur.mutezile akidenin aklı
aşan boyutuyla hesaplaşırken tarihselcinin ana sorunsalı ameldir. S215
f.gülenin
kadının dövülmesi boşanma sebebidir fetvasının dikkate alınması gerekiyor.s217
‘bir emir sırf
allah istediği için mi yerine getirilir(taabbudilik) yoksa allahın emirlerinin
kendini temellendirdiği yer fıtri akıl mıdır ‘ cabiri
Cabiri islam
aklının en derin bilinçaltının jeolojik haritasını çıkardığı muazzam
çalışmasını şu ümit kırıcı cümleyle sonlandırır: ‘lafızdan vazgeçmeliyiz’
Lafzın olanakları
ve çağdaş dünyanın gerçekleri konusunu mesele haline getiren bütünselci bir
fıkıh usulü çabasına rastlamadım. bunu tefsir de m.esed yaptı.
İslam aklı
bugün bir sorular harmanı. Ve belki de allahın bizden istediği bulmak değil
aramak. Ve ümit veren gelişmeler.. tahsin görgünün dediği gibi vahyi bir yaşam
kaynağı olarak okumak. M.islamoğlunu dinlersek vahyin amacını Müslüman
özneyi/subjecti inşa etmek olarak tasavvur etmek.s 225
Kuranın açık
muhatabı ey sen diye hitap ettiğinde hiçbir zaman için Müslüman-kadın özne
değildir. Kuran sadece iki yerde ve sadece diğer kadınlarla aynı olmadıklarını
söylediği ezvacı tahiratla hz.peygameberin eşleriyle 2.tekil/çoğul kişi
hitabıyla konuşuyor. Kadınların haklarını ve erkeklerin sorumluluklarını
düzenlediği yerde bile kadın hep 3.kişidir. allah kütükten erkekle açık açık
konuşurken ‘’kırılgan kaburga kemiği’’nden kadınla imalı bir yolla konuşuyor
gibi geliyor bana. Hiç kadın müçtehitimiz yok. Kuranı üzerindeki örtüleri
kaldırarak kadın olarak okuyabilenlere rastlamadım. Ama bu farkın farkına
varılması kadın konusunda islamın aslında ne söylediğini anlamamıza da yardımcı
olur çok eşlilikten huriler meselesine kadar. S226
f.rahmanın ebu
yusuftan naklen zikrettiği üzere ayrı ayrı her hadise değil hadisin cemine tümeline
riayet edilmelidir.s227
sünnete bakarken sünnetin türetildiği hadis ve
sünnetin tarihselliğine vurgu yapılmalı. Bu yapılmazsa cariye edinmek
tuvallette taşla temizlenmek camide sümüğünü elbiseye temizlemek vd de birer
sünnet
kabul edilmek
zorunda kalınır. Bu temiz bir mantıkla kabul edilemeyeceğine göre sünnet
reddedilir ve üsvetün hasetün olan hz.muhamedin yaşamından istifadeye yönelik
yollar birdenbire kapanır.s229
bakarada
pasajın ortasındaki salata ve vusta salatı muhafaza edin ayeti ise ikindi
namazını değil boşanan tarafların birbirine olan saygısını korumaları
gerektiğini söylüyor gibi. Çünkü kuranda salat rabbin kullara kulların rabbe
derin saygı durumunu da anlatıyor namazın yanında.ss235
moderniteyle
tanıştığı 19.yya kadar Osmanlı emperyal yönetimi devlet aklının kelam fıkıh
tasavvufla girdiği ilişkide gazalinin barış çağrısı üzerinde temellenmiş olarak
okunmalı. Fatih devrinde gazali ve ibn rüşd tartıştırılır gazali tartışmayı
kazanır ve Osmanlı eğitiminden felsefe ve doğal bilimler aşama aşama çıkarılır.
S249
kelam aklında
bir dönüşüm gerçekleştiren said nursi de fıkıhı yeniden örgütleyen fazlurrahman
da tasavvufu dönüştüren ikbal de islam düşüncesi açısından seküler akletme
yetisiyle ve yeryüzüyle yeni bir ilişki biçimini temsil ediyorlar. Bu yeni
ilişki biçiminin ne anlama geldiğini sanıyorum onların kant aklı ve Goethe
estetiğiyle beraber okunmalarını gerektiriyor.s 250
ilahileşmiş
bireyin allahın sanatını taklit ederek kendini yeryüzünde gerçekleştirmesi
bediüzzamanın ideal bireyinin özsel bir niteliğidir. S255
ibn hazm için
şarinin hükümdeki maksadı kul tarafından anlışalabilirdir.bu taabbüdizmin tam
zıt noktasıdır.s267
muhyiddin ve
mevlanadan kavga eylem ve dünyayı dönüştürme çıkmaz.s268
yaşam ve oyun
filozofu olarak Nietzschenin tefekkürü bu yüzden kuranın ruhunu tasavvuftan çok
daha kusursuz yansıtır. Bir felsefe ki özü kavga ve eylemdir fakat en büyük
düşmanını bile hakir görmez.s269
taklidi imanın
münker ve nekir denen iki büyük sofiste karşı ayakta kalma gücü yoktur kabir
sualinden korkanlar düşünsün.s270
Osmanlı bir
İbn arabi medeniyetidir ve bir Osmanlı aydınının ufku fusüsa şerh yazmaktan
öteye gitmez.(büyük bir sufi olduğu kadar büyük bir fıkıhçı olan şey bedrettini
hariç tutuyorum) fakat Osmanlı bir o kadar da şafii medeniyetidir.s273
12.asırda
klasik gözüyle bakılan ve farklı mezheplere ait 3 fıkıh metodolojisi kitabının
girişi cümle çözümlemesine adanmıştır(yunus apaydının mustasfaya yazdığı
önsöz).. klasik fıkhın pasaj diye bir sorunu yoktur.zaten islamın sahihliği
açısından sorun kuranın minimum anlam biriminin ayet değil pasaj olmasıdır.
S274
Osmanoğulları
ibn arabiye ve onun sanatsal ifadesi olan mevlanaya şerh yazmakta boğuldular
ama biri bile vahdeti vücuda ya da vahdeti şuhuda kuramsal kritik getiremedi.s274
İbn rüşdün
Müslüman şahsiyetine yakışmayan tek zaafı Aristocu aklı yürütmeyle kurani
argümantasyonu birbirine eşdeğerli sanmasıdır. Halbuki hermetik tasavvuf kurani
akıl yürütmenin sol ayağıysa antik yunan felsefesi sol ayağı olur. Kuran lütfen
ve tenezzülen kendini bunlara tefsir ettirir.s275
Said nursinin
bütün otantikliği ibn rüşd kelamını tefsir etmesinden ve ibn hazm fıkhı için bir önsöz yazmasından ibarettir
denebilir. Muhakemat ve münazaratı okumak takdir etmek için yeterlidir. S276
Hadis otoritenin
kendisi değildir dini maksadı ortaya çıkarma cehdinde dayandığımız kaynaklardan
biridir.s278
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder