15 Haziran 2017 Perşembe

Malcolm X \ Alex Haley



Değişime şahitlik:

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’inde Sofokles’in Ödip trajedisine dair bir anlatı var. Kitabın ana kahramanı, Ödip’in kendisi hakkındaki gerçeği öğrenmesinden sonra anlam dünyasında meydana gelen değişimlerden bahseder. Maddi anlamda geri dönüp değiştiremeyeceğimiz geçmiş, kendi hafızamız içinde anlamı açısından değişmektedir, geçmişteki x’ler y olmakta ve bizim halihazırdaki kimliğimizi, ona dair algımızı değiştirmektedir. Bu durum hayatında bazı dramatik değişiklikler geçirmiş insanlarda daha açıkça görülebilir zannederim ki. Anlam değişiminde geçmişin ilahlarının putlaşması, davranışların anlamının değişmesi… Bu sebepler dolayısıyla Malcolm X’in otobiyografisini okurken ben de onun kitabı oluştururkenki halinin kendi geçmişi hakkındaki anlatısına fazlasıyla sirayet edeceğini ve kitabın bir nedamet anlatısı olacağını düşünmüştüm amma velakin ki öyle olmadı. 

İlk olarak yaptıklarını beyazların davranışlarına yönelik bir reaksiyon olarak düşündüğü için pek nedamet duymuyor, ikincisi de Malcolm bizatihi kitap oluşturulurken Nation of Islam’dan ayrılıyor. Bu sırada kitabın yardımcı yazarı Alex Haley Malcolm’a kitapta değiştirmek istediği noktanın olup olmadığını soruyor, normal olarak Nation of Islam’dan ayrılmasının ve bu oluşuma yönelik eleştirilerinin onu anlatıdaki bazı şeyleri değiştirmeye iteceğini düşünerek. Ama Malcolm (bazen ikircikli davransa da) kitabın olduğu gibi kalmasını ve değişimin görülmesini istiyor. Ki bu da psikolojik olarak değişimi görmek açısından güzel bir metin bırakıyor. 
Değişime şahitlik derken özellikle ilk gençlik yıllarını anlatırken siyahi argosunu kullanmasıyla ağırlaşan kitabın dili de epey bir hayatiyet katıyor anlatıya.



Din olarak İslam

Malcolm X’in aile dindar. Babası da siyahilerin anavatanlarına dönmesini vazeden Marcus Garvey’in vaizlerinden biri. Babası öldürüldükten sonra kıyametin yaklaştığı düşüncesindeki bir Hıristiyan cemaatiyle takılıyorlar, buradaki insanları tanımlarken de onların beyazlar arasında gördüğü en sıcak insanlar olduğunu söylüyor. Daha sonraki yıllarda dinle diyanetle alakası kalmayan Malcolm türlü günah ve erazil içinde yaşadıktan sonra hapse düşmesine yakın ve hapse düştükten sonra iyice antiteist oluyor. Malcolm’u İslam’a çekenler de Müslüman olan kardeşleri oluyor. 

Nation of Islam’ın akidesini okurken “gerçek İslam” muhabbetine hiç girmeden “ama bu İslam değil ki” diyorsunuz. Tanrı insanlardan bir insan, ama her şeye kadir, en büyük insan ve siyahi kendisi. Wallace Fard Muhammed’de mücessem olup vahyi Elijah Muhammed’e aktarıyor. Elijah Muhammed son peygamber, vahiy alıyor, ayrıca mehdi. Bunları okuduktan sonra biraz terminoloji üzerine düşününce ya o kadar da marjinal değil sanki dedim. Nitekim tanrının siyahi olmasını kısmını atlarsak nübüvveti sulandırma meseleleri, hulul ve vahdeti vücut meseleleri doğudaki “Ortodoks” Müslümanlar arasında da bulunabilir. 

Tanrının siyahiliği ise Hıristiyanlığın tanrı tasavvuruyla tanrının oğlunun beyazlığı inancına karşılık olarak geliştirilmiş bir counter-akide gibi görünüyor. 
Bir diğer şaşırtıcı nokta da bir şeyi meşrulaştırırken, bir şeyi anlatırken Kur’an’dan çok Kitabı Mukaddes’e atıf yapmaları oldu. Bunun trajik örneklerinden biri de altı-yedi sekreterinin ondan hamile kalmasını müteakiben bu işi gizli saklı yapan Elijah Muhammed’in Malcolm X’e sunduğu açıklamadır. Hatta bu açıklamayı bizzat önce Malcolm kendi içinde düşünüyor. “bu vahyedilmiş bir şeydi. Nitekim Musa peygamber Etiyopyalı bir kadınla zina etti, Davut peygamber adamın birinin karısını almak için adamı savaşta ön cepheye gönderdi…” 

Malcolm cemaatten ayrılmasını müteakiben yaptığı hac ile beraber ortodoks İslam’a doğru yöneliyor. Sonrasında kendi inancının yeryüzündeki x milyon müslümanın inancıyla aynı olduğu açıklamasını da yapıyor. 

Malcolm’un bastırarak belirttiği bir husus var ki o da şu: Hıristiyanlık beyaz adamın dinidir. Beyaz adam diğer ırkları siz putperesttiniz vs diyerek keklemiştir. İslam siyahilerin haysiyetlerini kazanması için, içinde bulundukları kötülüklerden uzaklaşmaları için en iyi dindir. Hacla beraber beyaz adama dair düşüncelerinin değişmesinden sonra ise İslam’ı Amerika’ya barışı getirebilecek din olarak sunuyor. Çünkü İslam ırkları eşit kılar ve ırkçılığı giderir. Bu bağlamda Malcolm’un İslam’ının ilk dönemde siyahileri bulundukları durumdan çıkarmada elverişlilik vurgusu taşırken ikinci devrede daha genişleyerek Amerika’ya ırklar arası barışı getirme vurgusu taşımaya başladığını söyleyebiliriz. 




Akide, İslam ve Kurtuluş Teolojisi

Kitabı okurken insanın aklına ister istemez hem Marcus Garvey’in Hıristiyanlığına hem de Elijah Muhammed’in Müslümanlığına ilişkin çeşitli sorular gelmeye başlıyor. Aklıma gelen iki temel şey vardı. Öncelikle Bilge Nathan hikayesinde anlatılan akide geçerliliği testinin bu ikisine uygunluğu. Anlatıya göre Bilge Nathan doğru dinin hangisi olduğunu kendisine soran Selahaddin Eyyubi’ye “hangisi gerçekten gerçek dinin mensubu gibi davranıyorsa odur” diye cevap vermiştir. Bunu temel alarak çıkaracağımız sonuç Garvey’in Hıristiyanlığının beyaz adamın mezheplerinden çok daha hakiki olduğudur. Ya da Elijah’ın Müslümanlığının diğerlerinin dinlerine nazaran daha hakiki olduğudur. 

İkinci olarak da Ferid Esack’ın Kur’an, Kurtuluş Teolojisi ve İslam kitabında yaptığı Musa peygamber tefsirinin olaya uygunluğu… Esack’a göre Mısır topraklarındaki Yahudiler hakiki müminler değildi, bunu açıkça daha sonraki davranışlarından ve Allah’ın vahyettiği ayetlerden çıkarabiliriz. Mümin olmamalarına rağmen Allah’ın peygamberi onları yine kendisi de bir mümin olmayan firavundan kurtarmaya gitmiştir. Allah öncelikle mazlumdan yana tavır alır, sonrasında mazlumların akidesi gelir, tebliğ edilir. Bu temel üzerinden düşününce de mazlum siyahilerin beyazlara karşı verdikleri mücadele ister Garveyci Hıristiyanlık altında olsun, ister Elijahcı Müslümanlık altında olsun gayet “İslami” görünüyor. 

Bununla beraber bu gibi mücadelelerde sorgulanamaz liderlerin yapabileceklerine dair de bir fikir veriyor bize kitap. Nihayetinde ezilmiş halk için de olsa, “gerçek, hakiki din” adına da olsa sorgulanamaz liderlik genel olarak sapmalarla neticeleniyor, liderliğin getirebileceği artıların yanında…

haz. Şükrü Atsızelti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder