"felsefe içün yapacağımız şey bittabi müstağni olamayacağımız vaz'ı cedidden ziyade keşfi kadimdir." (Ahmed Naim)
1 Aralık 2017 Cuma
Hayali Cemaatler \ Benedict Anderson
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana başarıya ulaşmış bütün devrimlerin kendilerini mili terimlerle tarif ettikleri bu yolla ,devrim öncesi geçmişten devralınan bölgesel ve toplumsal mekana sıkı sıkıya kök salmış gerçeğinin altını çizmeye yarıyor.Sovyetler Birliği’nin Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ile birlikte adında milli terime yer vermeyen nadir devletlerden biri olması ,ona 21.yy ın enternasyonalist düzenin bir öncüsü olmasının yanı sıra ,19.yy ın ulus öncesi hanedanlık devletlerinin bir mirasçısı olma özelliğini kazandırıyor.
Bu kitabın amacı milliyetçilik denen anomalinin daha doyurucu bir açıklamasına ulaşabilmek için nihai olmayan bazı öneriler sunmak.Milliyetçilik kadar milliyetin de özel bir kültürel yapının türü olduğu .18.yy sonuna doğru yaratılmaları ki milliyetçilik üzerine akademik araştırmaların iki kurucu atası Hans Kohn ve Carleton Hayes ikisi de milliyetçiliğin doğum tarihinin bu olduğunu iddia etmişlerdi.Milliyetçilik kendine Hobbes’lar ,Marx’lar ya da Weber’ler ölçeğinde büyük düşünürler yaratamadı.Bu boşluk kozmopolit ve çok dilli aydınların milliyetçiliğe yukarıdan bakması sonucunu doğurdu.Milliyetçilik modern kalkınma tarihinin patolojisidir,tıpkı bireylerdeki nevroz gibi oda kaçınılmazdır.
Kilise Latincesi’nin ,Kuran Arapçası’nın ya da Sılav Çincesi’nin hakikat dili ve hakikat dilleri olarak da ,milliyetçiliğe tamamen yabancı bir eğilime başkalarını kendi dinine döndürerek kazanma eğilimine sahiptirler.Bu da simgesel bir soğurulma.
Ulus olarak tasarlanan cemaatlerin ,basit bir şekilde dinsel cemaatlerin ve hanedanlık mülklerinin içinden çıkarak onların yerini aldığını düşünmek dar görüşlülük olur.Kutsal cemaatin,dil ve soyların gerilemesinin berisinde ,dünyayı kavrama tarzında meydana gelen köklü bir değişim yatıyordu ve ulusun tasavvur edilmesine en çok katkıda buluna da bu oldu.Kutsal cemaatin görseli modern kılık kıyafet diyebileceğimiz şeyleri çağrıştırmalıdır.Tasarlanan gerçekliğin resmedilme tarzının büyük ölçüde görsel ve işitsel olduğu bir dünya ile karşı karşıyayız.Eşzamanlılık tasarımı uzun bir süredir oluşmakta ve ortaya çıkışı ,kuşkusuz daha araştırılması gereken birçok yolla dünyevi bilimlerin gelişmesine bağlı.Bu dönüşümün hayali bir cemaat olarak ulusun doğuşu için bu kadar önemli olduğunu ,ilk kez Avrupa’da 18.yy da ortaya çıkan iki tahayyül biçiminin ,roman ve gazetenin yapıları incelenerek görülebilir.Çünkü bu biçimler ulusun ne tür bir hayali cemaat olduğunu temsil etmenin teknik araçlarının kaynağıdırlar.
Temelde,bir ulusu hayal etmenin ,ancak ve ancak her üçü de son derece eski ve insanların zihinleri üzerindeki hükmü aksiyom mertebesinde olan üç kültürel tasarımın etkilerini yitirmeye başladıkları yer ve zamanlarda mümkün olduğunu savunur.Birincisi,kendileri de hakikatin ayrılmaz bir parçası olduklarından kutsal yazı dillerinin,ontolojik hakikate ulaşmakta ayrıcalıklı bir konuma sahip oldukları fikriydi.Hıristiyanlığın,İslam ümmetinin ve diğerlerinin büyük kıtalarüstü dayanışmalarını var eden bu kutsal yazı anlayışıydı.İkincisi,toplumların yüksek merkezlerin altında ve etrafında örgütlendiği inancı.Bu inanca göre insani sadakatler zorunlu olarak hiyerarşik ve merkeziyetçiydi.Üçüncüsü ise,kozmoloji ile tarihi ayırt edilmez,dünyanın ve insanların kökenlerini ise özdeş kılan zaman tasarımıydı.
Yeni devletlerin ulus inşa etme politikalarında popüler bir milliyetçi coşku ile kitle iletişimi,eğitim sistemi,idari düzenlemeler ve benzeri yollarla sistematik hatta Makyavelci bir tarzda milliyetçi ideolojinin yaygınlaştırılması yan yana görülmekte.Sömürgeleştirilmiş bölgelerin mekanik yeniden üretim çağına girmeleriyle birlikte biçim ve işlevlerini değiştiren üç kurum olan nüfus sayımı,harita ve müzeydi.İmparatorluk devletleri sömürgelerini haritada imparatorluğun rengine boyardı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder