9 Kasım 2015 Pazartesi

Ahlak ve Davranış Tarzları Nefislerdeki Ahlaki Hastalıkların Tedavisi / İbn Hazm



TECRÜBE-İ HAYAT


 Ahlak ve Davranış Tarzları Nefislerdeki Ahlaki Hastalıkların Tedavisi,  İbn HAZM, Ahlak klasikleri 3, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 
 2012 Haziran, Ankara, 2000 adet, s.283



             Dünyamız gelişiyor ve her gün ihtiyaçlarımız farklılaşıyor. İletişim dediğimiz şey hızlanırken ruhların iletişimi ne âlemde? Diye, sormadan edemiyorum. Sonuç olarak ruhların durumunun pek de iyiye gitmediğini sanki teknolojiye ters orantılıymış gibi hep gerilediğini görüyorum, bilimde ilerleyen dünya iletişimde ve devamında ahlakta hep yozlaşıyor. Bu sorunun çözümünün ahlaki konulara eğilmek olacağının ve ahlakın pratik bilgiden çok tecrübi bilgiyle düzeleceğinin kanaatindeyim. Hayat bütün tecrübeleri kazanmak için fazla kısa ise ahlaka dair evrensel öğretilerden faydalanmak bizim için kolay yol olabilir. Dünyada bu konuda yazılmış birçok esere rastlayabiliriz fakat biz şimdilik İslam kültürü üzerine yazılanlardan faydalanacağız.

   Ahlak, insanın fıtratına oturtulmuştur, Allah’ın, insanlara yaptıkları şeyi en güzel yapmaları için verdiği bir nimet diyebiliriz. Bir önceki paragrafta dediğimiz gibi biz kendi mirasımızın peşine düştük, Türk Diyanet Vakfı da aynı dertten muzdarip olmuş olacak ki ; ‘’Ahlak Klasikleri’’ adı altında eserler yayınlamaya başlamıştır. Biz bu eserlerden Mustafa Çağrıcı’nın çevirmiş olduğu İbn Hazm’ın “Ahlak ve Davranış Tarzları, Nefislerdeki Ahlaki Hastalıkların Tedavisi” eserini incelemek üzere seçtik.
    Esere geçmeden önce İbn Hazm hakkında kısa bir bilgi vermekte fayda görüyorum. İbn Hazm batının ve doğunun paylaşamadığı bir yazardır. Araplar İbn Hazm’ı sahiplenirken, İspanyollar “Güvercin Gerdanlığı” isimli eserini delil göstererek, “Aşka dair bu kadar incelik gösteren bir adamın Arap olması mümkün değil, o olsa olsa İspanyol’dur.” demişlerdir. [1]
     İbn Hazm; Endülüs’ün Kurtuba şehrinde doğmuştur. Babası Ahmed b. Said, Endülüs Emevi hükümdarı Abdülmelik el Muzaffer’in vezirliğini yapmıştır. Babasının vezir oluşundan dolayı çocukluğunda aristokrat bir hayat yaşamıştır. Daha sonra Endülüs’teki taht kavgaları sebebiyle sıkıntılı dönemler geçirmiştir. Ülkedeki iç karışıklıklar sebebiyle farklı yerlere yerleşmiş, birkaç kere de yerleştiği yerlerde vezirlik yapmıştır.
   Babasının saray mürebbiyelerinden okuma yazma öğrenmiş, Kur’an’ı Kerim’i ezberlemiş, şiir meclislerine katılmış; birçok hocadan fıkıh, hadis ve kelam dersleri almış; ayrıca edebiyat, tarih, mantık ve bazı felsefe dersleri konusunda iyi bir eğitim almıştır.[2] Fıkıh alanında gelişmiş, Şafii mezhebi ile ilgilense de Zahirilik mezhebini benimsemiş ve sistemleştirmiştir.
   İbn Hazm; fıkıh ve fıkıh usulü, Tarih ve biyografi, kelam ve felsefe ve son olarak edebiyat alanlarında birçok eserler vermiştir. Bizim ele alacağımız eseri,  yaygın ismi ile “ Mûdâvâtün Nüfûs ve Islâhu’l Ahlâk” yani “ Ahlak ve Davranış Tarzları, Nefislerdeki Ahlaki Hastalıkların Tedavisi” isimli eseridir. Yazılış tarihini bilmemekle beraber eserin içeriğinden net bir şekilde belli olan “tecrübe”, bize kitabın İbn Hazm’ın olgunluk döneminde yazılmış bir eseri olduğu fikrini veriyor.
   Kitap içerik olarak; İbn Hazm’ın pratik zekâsını, mefhumu geniş bir beynin sözleri olduğunu ve tefekkür derinliğini çok net bir şekilde aktarıyor. Bu kitabı okurken, mal-i hülyaya kapılıyor, sanki kitabı okumuyormuşuz da yaşlı bir dervişin dizlerinin dibine oturup ondan öğütler dinliyormuşuz gibi hissediyoruz. Bu hisse elbette İbn Hazm’ın dilinin, tecrübesinin büyük bir ağırlığı var fakat kitabın sarı kuşe kâğıda basılmış olması, ciltli olması ve en güzeli İbn Hazm’ın kendi el yazmalarına da kitapta yer verilmesi yadsınamaz.
   İbn Hazm, kitabını bölümlere ayırmış anlatacağı konuyu maddeleyerek anlatmayı tercih etmiştir. Bu bölümler; Nefislerin Tedavisi ve Ahlakın İyileştirilmesi, Akıl ve Rahatlık, İlim, Ahlak ve Yaşayış Tarzları, Kardeşler; Dostluk ve Nasihat, Bazı Faziletleri ve Reziletleri Birbirinden Ayırt Etmenin Zorluğu, Sevgi ve Çeşitleri, Fiziki Güzelliğin Türleri, Ahlak ve Alışkanlıklar, Kötü Huylar ve Tedavi Yolları, Nefsin İlginç Huyları, İnsanın Duyduğu ve Gördüğü Şeyin Aslını Öğrenme Arzusu ile Övünme ve Sürekli Anılma duygusu ve son olarak İlim Meclislerinde Bulunma Âdabıdır.
   Müellifimiz, âdet olduğu üzere kitabına hamdele ve salvele ile başlayıp, bu kitabın büyük bir tecrübe birikimi olduğunu ve okuyanlara kolaylıkla ulaşmasını umut ettiğini söylüyor. Kitaba başlar başlamaz insanların peşinde koştukları tek hedefin, “tardü’l hemm” kaygıdan kurtulma olduğunu söylüyor ve Allah’a yönelmemizi öğütlüyor. Günlerce, haftalarca, düşünmemize neden oluyor bir anda! Sonra endişeli insanların sorunlarını çözüveriyor, akıllı ve rahat yaşamak istiyorsan, “Allah’ın ne dediğine bak insanların ne dediğine değil!”[3]
   İlim konusunda öğütler verirken, kapasitesi geniş bir kimsenin basit bilgilerle oyalanmaması, ehil olmayan kimselerin yanında ilmi konuları açmamak gerektiğini ve daha birçok ince noktayı bize aktarıyor. Yine ilmin en değerlisinin seni Allah’a yaklaştıran ilim olduğunu söylüyor.
   Müellifimiz, ahlak ve yaşayış tarzları konusuna gelince; dürüstlüğü, kötülüğe karşı geliştirmemiz gereken yöntemleri, güveni, ruhların bağını, cömertliği, secâati, iffeti, adaleti, zulmü, keremi mükemmel edebiyatı ile anlatıyor. Ayrıca kendisinin de bu kusurlara sahip olduğunu ve bunları tespit edip zamanla, zor da olsa kurtulduğunu aktarıyor. Müellifimiz, bu bölümde belki de başka hiçbir yerde karşılaşamayacağımız bir şekilde kendi hayatından bahsediyor kendisine yapılan iftiraları anlatıyor ve bunlara yanıt veriyor.
   Müellifimiz, dostu yalnızca birbirini Allah için sevenler olarak görüyor. Çokça dost edinmenin, övülmenin ve hatta nasihatin bazı türlerinin söz taşımaya girmesi sebebiyle fazilet görülen bir rezilet olabileceğinden bahsediyor. Müellifimiz sevgi konusunda da nefis tespitler yapıyor. Hatta sevgilerin hep aynı türden olduğunu fakat beklentilerin farklı olduğunu, beklentileri ne kadar az tutarsak o kadar az üzülebileceğimizi söyleyerek birçok psikolojik soruna çözüm önerileri sunuyor.
   Faziletler ve reziletlerin temelinin dört olduğunu, bunlardan fazilet olanlarının; adalet, fehm, cesaret ve cömertlik; rezilet olanlarının ise; zulüm, bilgisizlik, korkaklık ve cimrilik olduğunu söylüyor.
   Müellifimiz, kötü huyların tedavi yollarını açıklarken kendini beğenmiş olan insanların öncelikle kendine bakmaları ve bayağı huylarını araştırmalarını öneriyor. Ataları ile övünenlerin belki atalarının günahkâr olduğunu, bedeninin kuvvetli olması ile övünenlerin katır, eşek ve öküzün onlardan daha güçlü olduğunu söylüyor. Ve nefisleri terbiye etmenin aslan terbiye etmekten daha zor olduğunu gözler önüne seriyor.
   İbn Hazm, insanın iki temel zaafından bahseder kitabın devamında… Birincisi, duyduğu ve gördüğü şeyin aslını öğrenme arzusu ikincisi sürekli övülme ve anılma duygusudur.
   Müellifimiz kitabını, “ İlim Meclislerinde Bulunma Adabı” başlığı ile son veriyor. Bu başlık altında bize altın harflerle yazılıp bütün ilim meclislerine asılması gereken öğütler veriyor. Bunlardan birazını buraya almak istiyorum.
      “İlim meclisinde bulunduğun vakit orada yalnızca bilgini ve sevabını artırma düşüncesiyle bulun; kendi bilgini yeterli görüp duyduğun basit kusurları yaymak veya dinlediğin bazı tuhaf sözleri diline dolamak için bulunma. Bunlar, dünyada hiçbir zaman iflah olmayacak aşağılık insanların yapacağı işlerdir. ... Temiz bir niyetle ilim meclisinde bulunursan, şu üç davranıştan birine riâyet et; bunun dördüncüsü yoktur.
1.     Ya bilgisizlere yakışır bir şekilde susup dinle; o zaman meclisi izlemekle iyi niyetinin sevabını elde edersin, faydasız işlerini azaltmış olduğun için takdir edilirsin, insanlarla bir arada oturmanın güzelliğini ve birlikte oturduğun kimselerin sevgisini kazanırsın.
2.      Eğer bunu yapmazsan öğrenci gibi sorular sor; böyle yapmakla az önce sıralanan dört yararı elde ettiğin gibi bir beşinciyi daha kazanırsın ki o da bilgini artırmandır. Öğrencinin soru şekli, bildiğini değil bilmediğini öğrenmek olmalıdır. Çünkü bildiğini sorman ahmaklık, kıt akıllılıktır. ... Sorduğun kimse sana yeterli cevabı vermez veya anlamayacağın bir cevap verirse, ona anlamadığını söyle ve biraz ayrıntı vermesini iste. Eğer daha fazla açıklama yapmaz da susar ya da ekleme yapmaksızın önceki sözünü tekrar ederse, artık başka söz söyleme.
3.     Üçüncü tavır, bir âlim gibi ilmî müzakere ve münâkaşaya katılmandır. Bunun yolu, [muhâtabın] cevabına itiraz ederken onun görüşünü açık bir şekilde çürütecek sözlerle itirazda bulunmandır. Şayet bu konuda bilgin yoksa öncekileri tekrar etmekten başka bir söz söylemeyeceksen yahut dile getirdiğin karşı görüş, tartıştığın kişinin kayda değer bulmadığı bir görüş ise o takdirde tartışmayı bırak. ... İnatçı biri gibi soru sormaktan ve bilgisiz olduğu halde [tartışmada rakibini] yenme peşinde olan ukalâ biri gibi müzâkere yapmaktan sakın. Bunlar çirkin huylar olup dini sorumluluğun azlığına ve münasebetsizliğin çokluğuna, aklın zayıflığına ve ahmaklığa delildir. Allah bize yeter! O ne güzel yardımcıdır!”[4]

   Sonuç olarak, kendisinden öğütler alınması gereken bu yazarı ve bu kitabı çok sevdiğimi, ahlakiliğimizi bir daha kontrol etmemiz gerektiğini, temellerinin sağlam olduğunu birkaç bozulmuşluğun küçük fakat cerrahi müdahalelerle eski günlerine getirebileceğine eminim. Umarım ki bu ve bunun gibi kitaplar hakkın her kesimine ulaşır onları da düşünmeye teşvik eder. Okumaya çok ihtiyacımız var yozlaşan bir dünyada teknolojik yozlaşan, modern, post-modern, dindar agnostik insanlar çoğaldıkça bunun daha çok farkına varıyorum. Ahlakı dinden ayıran tepkisellikle tevhidi tek başına sayanlara da iki çift lafım var: Ahlaksız tevhid, tevhidsiz ahlak olmaz!

  
                                                                                                                      Hazırlayan: Merve Sağlam




[1] Anwar G. Chejne, Ibn Hazm, Kazi Publication, Chicago 1982, s. 20./ Tefsirde Zahirilik, ali Parlak, Ankara 2009 s.33
[2] Age, s.15
[3] Age, s.39
[4] Age, s.271, 273

3 yorum:

  1. selamünaleyküm hocam ben sakarya ilitam 3. sınıf öğrencisi tuba..
    facebookta paylaştığınız ödeviniz vesilesiyle buldum sizi maşallah ellerinize emeğinize sağlık makale gerçekten çok güzel olmuş. kalemi kuvvetli olan bir elden çıktığı belli LLAH ilminizi artırsın . amin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve aleykum selam, Allah razı olsun umarım faydalı olur. :)

      Sil
  2. Çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil